"Zira yalnızca empati kurduğumuzda bir konuyla ilgili olarak konuşabilme onuruna sahibiz."


Anlayış... Sanırım sevgiden sonra iliklerimize kadar hissetmek istediğimiz şey bu. Peki bunu ilişkilerimize ne denli yansıtabiliyoruz? Yansıtınca dönüt alabiliyor muyuz? Son günlerde kendi ilişkilerimi de inceleyip anlayış üzerine epey düşündüm ve şunu gözlemledim; her ne kadar hepimiz anlaşılmaya ihtiyaç duysak ve de anlayışlı, empatik, ılımlı bir şekilde yaklaşsak da insanlara beklediğimiz gibi karşılık alamıyor olabiliyoruz. Karşılık beklenerek yapılan işler ve sunulan duygular da pek gerçek değildir zaten. Her ne kadar üzücü olabilse de çokça değer verdiğimiz insanlardan güzel tepkiler görmemek...


Şundan eminim ki anlayışlı olmak da koca bir erdem. Karşılık beklemeden, öylece. Sabırla anlayış dolu bir insan olmak ve de ne denli anlayışlı olduğumu sorgulamamız gerek. Yine de elimden geleni yaptım, diyebilmek. Ne mutlu bize.


Sahi, ne denli anlayışlıyız? Gerçek anlamda empati mümkün mü?

Bunu sanmıyorum, anlayış her daim mümkündür çünkü ortada yatan kişinin her türlü ruh halini ve düşüncesini göz önünde bulundurmaktır. Fakat empati dediğimiz şey her ne kadar soyut bir kavram olsa da o kişinin zihninde olmadan çok da mümkün değil; en azından layığıyla empati kurmak. Neticede her birimiz aynı olaya çok farklı şekillerde yaklaşabiliyoruz.


Biz yine de günlük hayatta kullandığımız empati kelimesinden vazgeçmeyelim. Olduğu kadar. Olanın en iyisiyle, dünün ve yarının ötesinde.