Eğer insan körleşiyorsa ve köreliyorsa ne yapmalı?
Körleşiyorsa, mutlak sabit bir şeye hizmet eden düşüncelerle boğuşuyor, odak noktasına bir şeyi koyuyor ve çevresindeki riskleri ve fırsatları seçemiyor. Seçemiyor değil, göremiyor. Belki sadece görmek bile istemiyor olabilir. Körlük; mutlak dediğimiz tüm şeyleri kapsayabilir. Israrla tutunduğumuz şeyler hatta duyguların sabit bir nokta da büyüyerek ilerlemesi bile bizde bir körleşme yaratabilir.
Sanırım bunun geçmesi için belki biraz zaman, belki biraz geniş açıdan bakmak gerekiyor olaylara. Sert ve tutucu olmaktansa, yumuşak ve hafif olmaya gayret etmeliyiz. Geniş açıdan bakmak körelmeyi de engelleyebilecek bir şey. Çünkü; burada bir çok düşüncenin yaratımı gerçekleşir beyinde. Burada tek ihtiyaç duyacağımız şey bunu pratiğe dökmektir. Körelmeyi engellemek daha çok davranışsal bir şey olarak ele alınmalı. Ne kadar çok risk alınıyor, ne kadar yapamam dediklerini yapmaya çalışıyorsun. Hatta yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorsan o kadar çok kendini geliştirebilen bir insan olabiliyorsun. Körelmeyi içinde türlü cevherleri olan ama bunu zamandan, mekandan yahut insandan kaynaklı kaybetmiş, hatta bunlardan bağımsız kendinde bu cevherleri büyütebilecek imkanı olmadığını düşünen her kişi yaşar. Sanırım çokça yaşanan bu iki kelime zamanla dünyada daha fazlalaşacak iki kelimeyle kalmayacak. İnsanın içine sinen sinsi biz kara bulut gibi orta yerde durup kalacak. Körleşmemek için bir su gibi gidebileceğiniz her toprak parçasına, taşına ve ulaşabileceğiniz her filize ulaşın. Hatta gerektiğinde kendinizden bir avuç verin ve çoğalın. Bir bahçeyi büyüten su olduğunuzu düşünün. Bunun gururunu yaşayın. Körelmemek için geçtiğiniz her toprak parçasından bir ders çıkarın. Her rengi tanıyın, sizle sohbet eden kuş cıvıltılarına kulak verin. Suyun sesini hissedin, kendi sesinizi yani.