şimdi, bir sen ve bir ben buradayız bir caddenin sağdan ilk girişinde

her yerde topraktan, gökten ve ağaçtan çok varsın,

ben aslı gibidir kağıtlar gibi hiç yokum.

bakışlarımda buradan gitmesi gerektiğini anlayan herkesin aitsizliği var.

kovulmuş herkesin ağrısı göz kapağımı deşiyor.


sen sımsıcak bir yazdan yeni dönmüşsün-

daha beni kaşlarımdan yeni çiziyorlar kağıda,

eskizliğimi seni gördüğüm yerde düşürüyorum.

bir denizi soluyup gelmişsin, dudağına yerleşmiş kahverenginden belli.

daha varamamışsın yanıma.


bana bir anıya bakar gibi bakıyorsun,

ne olacaksa olsunluğun , yeni yolları çoktan görmüşlüğün gözlerinden belli.

'geldim' desen

bir çocuk inadını bırakıp annesinin sütünü sonunda kabul edecek.


yokluğum bir anda cebimin yırtığından yayılıyor sokağın ortasında,

işe giden insanlar arasında çırılçıplak ve namussuz kalıyorum.

cebimin yırtıklığından ve durduğum sokaktan utanıyorum.


'buradayım' demek istiyorum burayı ayağımın altından çekip alıyorlar,

avuçların terlemiş mi bakmak istiyorum, durduğun yerde ardını dönüyorsun.


vücudun bir milim bile oynamadan, 

bana nasıl arkanı dönebildiğine hayret ediyorum.

utancım ve hayretim sokağın ortasına yayılıyor.


bir kahverengi senin üst dudağında bir leke gibi kalmış,

bir leke bana sinsi sinsi gülümsüyor.

lekelerle kavga ediyorum, sen gitmişsin o leke kalmış, başka, bir de ben varım.


benim bildiğim elimde kocaman bir hür irade vardı,

ayak parmağımdan saçıma karar timsaliydim ben,

bir kahverengi - bir taşınmış ve bitmemiş yaz- beni yerimden ediyor