“…

- Şimdi biz bu piyonu oynarsak hamle yine bizde.

- Nasıl yani?

- Ona zorunlu hamle yaptırmış olacağımız için yapacağı hamleyi tahmin etmek zor değil. O yüzden hamle hep bizde.

- Peki ya sonra?

- Sonra bir hamle daha yaptıktan sonra, hamle sırası bir kez daha bizde.

- Yine mi?

- Evet, yine! Ne yani, ona istediği hamleyi yapma fırsatı mı vermek istiyorsun Max?

- En azından karşılıklı oynarız diye düşünmüştüm…

- Evet, karşılıklı oynuyorsunuz tabii. Bir sen hamle yapıyorsun, bir o. Ama ipler senin elinde olmalı. Hem sen kazanmak istemiyor musun bu oyunu?

- Elbette ama bu sadece benim istediğim şekilde bir minyatür olacaksa pek de bir eğlencesi kalmıyor gibi.

- O halde satrancı bırak Max! Zamanını bu kulüpte boşa harcıyorsun.

- Tamam tamam. Kızma hemen. Şu bahsettiğin zayıf kareler sanki bu oyunda da var Greg. Bak mesela, c6 ve d5 kareleri zayıf. Öyle değil mi?

- Öyle gözüküyor ama onun karşılığında senden istediği şeyler var: Oraya harcayacağın zaman ve oraya yönlendireceğin taşların… Böylece yeterince zaman kazanmış olacak ve beraberliği garantileyip rehavete kapılacak rakibin. Oynarken bu duyguya ilk kapılan, varyantları pek önemsemez ve kaybeder.

- Greg?

- Efendim Max?

- Yaşadığımız dünya da böyle mi sence?

- Daha da kötü bir yer. Ama büyüdüğünde o lekeyi taşımaya alışmış olacağın için pek anlamayabilirsin. Hamle yapmak zorunda kalacaksın. Sonra bir hamle daha... İplerin senin elinde olduğunu sanarak rehavete kapılmaya başladığında sana hazırlanmış olan sürpriz varyantı keşfetmiş olacaksın. Bunu keşfettiğinde isteyerek seçmediğin bu varyantta oyunu uzatacak hamleler aramaya başlayacaksın. Sonunda kazananın kim olduğunu söylememe gerek yok herhalde?

- Bana o yüzden bu oyunu öğretiyorsun değil mi?

- Hayır Max! Sen öğrenmeyi istediğin için öğretmeye çalışıyorum. Gördüğün gibi, burası bir satranç kulübü ve sen de her hafta buraya gelmeyi tercih ediyorsun. Ama seni anlıyorum küçük dostum, bazen irademizin bize neler yapacağını kestirmek gerçekten zor. Haydi bakalım bugünkü çalışmamız bu kadar. Haftaya devam edelim bahsettiğim zayıf karelerden olur mu?

- Olur Greg. Şimdi gitmeliyim öyleyse. Haftaya görüşürüz!


Max tüm bu zayıf karelerin hayatta da var olabileceğini düşünmeye başladı kulüpten ayrılırken. “Zayıf kareler, tıpkı insanların bu dünyada sahip oldukları veya olduklarını sandığı zayıflıklar... Dünya ne tuhaf bir yer! Neydi bu zayıflıklarla alıp veremediği bu insanların?”


O sırada karşıdan karşıya geçmekte olduğunun yeni farkındaydı Max. Bir araba hızla geçip sinirli kornasını ardı ardına çalarken rüzgarını sertçe savurdu önünden. Yürürken birden ıslaklığını hissetti paçalarından ayak bileklerine doğru akan hafif çamurumsu sıvının. “Gerçekten de dünya kötü sürprizlerle dolu,” diye düşündü. Her şey sürekli bir sürpriz halinde olmak zorunda mıydı? Anlamlandırmak zordu şimdilik.


Adımlarını sıklaştırdı, hava kararıyordu. Akşam yemeğine yetişememesi, ikinci kötü sürpriz olasılığını arttırıyordu…”



*Kulüp adlı taslağımdan ufak bir bölümdür. Belki tamamlayamayabilirim bu çalışmayı. Ya da tembellik hakkımı kullanıp bırakırım.