Bulanık önüm

Atlıyorum her yaprağın kıpırtısına ben

Gidiyorsam onunla  

Savrulmak mı düşer bana peşinden?

 

Bulanıyor önüm açın

Nereye olmalı ilk adımlarım?

Bardağın boş kısmını sırtlandım

Beklemeler yıllanmışken kokusu buram buram

Doldu içime de

Taştım

Önüm taşlıksa eğer, anlatın

Maskeli, karanlık yüzler var öncesinde

Beni yolumdan ayırmayın

 

Önüm diken ve doğurur yeni susuşlar

Oysa ben koşarak gitmeliyim

Anlatmam, ağızlara meze değil

Nabzım gözlerimden fışkırır ki

Ondandır fırça darbelerim

Karışmasa da renklerim

 

Dargınım işaret edilirken zaman

Zaman beni yansıtmayan ayna

Zaman yaşamın kördüğümü

Hünerlerim pişmekteymiş, ben eriyorum

Bir gürültü koptu gidiyor, susturuyorum

Sığınıyorum suya ve gitmeliyim peşim sıra

Ellerimde mi pusula?

Yüreğimden aktı da

Hiç görmediğim bir renkti, bulundum

Şimdi bir avuç evim, bir avuç gerçeğim ve umudum

Ufuktayım şimdi, görünmeliyim

Denizler var, yerleşmeliyim


(Kevser Karakaş'ın 'Önüm dedim yumru' adlı şiirinden etkilenip, kendi süzgecimden geçirerek yazdım (https://bubisanat.com/posts/onum-dedim-yumru). İnsan bazen içteki düğümlenen ifadelerini çözmeye çalışıyor duygu yüklendiğinde. Burada sanatımı icra etme kaygım yok, bu yüzden beni es geçebilirsiniz. Yine de esinlendiklerimi belirtmeye özen göstereceğim.)