İtaatsizlik. Üzerimde kalın bir kürk. Dünya ne kadar soğursa soğusun donarak ölmemeye yemin etmiş ama bunun yüküyle ezilen bir ruh. İnsanın kendine biçtikleri öyle çıkarıp atılan kaftanlara benzemiyor hem de. Huyu değiştirmek için deriyi yüzmek gerek önce. Anlayacağım buna mecburum artık. Mutlu olmaya mecburum. Zehirliyim. Çünkü çok şey verdim mutsuz olmamak için. Bir an bile yorulsam kendime büyük bir kazık atmış olurum. Ondan güçlü insanların acıları gün ışığında görünmez. Sizden korktuklarından değil, kendilerine ayıp edemeyişlerindendir. Ve gecenin en kör noktası hep soyunulandır. Deri yüzülmez ama epey incelir. Soğuk iyiyden iyiye baş gösterir. İnsanın ruhu omurgasına dolanır, doğası gibi eğilip bükülür. Bozulur sopa yutmuş duruşlaro.İşte o zaman aranır bu tip insanlar için insan. Başka bir deri, başka bir ten. Güneş uyuyunca tanrı uyanır, hatırlatır sana neden tanrı olduğunu. Sıska bacaklarının hissizlik yükü için bir dal kalbininse ufacık bir sözle bile kor olabildiğini. sonuç ise daha gün doğmadan itaat olur her zaman.