Bir çöp kutusu sanki.

Kelimeler,

Duygular.

Hepsi birbirine girmiş.

Ayrı ayrı manalı, hepsi birlikteyken bir çöp.

Bir duygundan bahsederken başka bir his vuku bulur,

Onu da anlatayım derken bir bakmışsın hiçbir şey çıkamamış ağzından.

Öyle zamanlar işte.

Yıllarımızı, günlerimizi böyle bir çöplüğe itmek için uğraştılar hep.

Peki ya öfke?

Ah bir anlatabilsem nasıl bir karanlığı aydınlatıyor o öfke.

Evet, evet..

Ruhumun aydınlığı öfke.

Hesaplaşacağım günün umudunu yeşerten öfke,

Hesaplaşmak için vereceğim mücadelenin ateşini yakan öfke...

Öyle öfkeliyim ki hangisinden bahsedeyim...

Bilmediğimiz hayatların çaresiz ölüleri.

Kadınlar, çocuklar, adamlar, hayvanlar,

Bizler...

Hep bizden birileri.

Hangisine yanmadı kalbin?

Bir yanda ise nefes alan cesetler...

Ses çıkarmayı konuşmak zanneden

Duymayı dinlemek zanneden,

Zulmetmemeyi sevmek zanneden,

Ve

Yaşamayı nefes almaktan ibaret sanan,

Soluklu cesetler.

Çaresiz ölülerimiz, nefes alan cesetlere galip gelmek zorunda...

Başka yol yok...