Sihirli bir başlangıca hazır mısınız? Nefeslerinizi tutun. Bulutların tepesindeyiz, evimizden çok uzakta. Arkamızda devasa bir sürü, takip ediliyoruz ama bazen bizimde arkaya düştüğümüz ve birilerini takip ettiğimiz oluyor. Etkili bir iletişim var aramızda, kesinlikle sözcüklerle değil. Başka biri bizim yerimize konuşuyor sanki tüm bunları. Geldiğimiz yer çok soğuk sayın okuyan. Sıcak bir memleket özlemiyle yaşıyoruz biz hep. Asla bir yerde tam olarak konaklayamıyoruz. Yitirdiğimiz canları orada bir yerde bıraktık, gittiğimizde asla bulamıyoruz. Bir mezar yapmayı biz hiç öğrenemedik. Çok büyük atamızdan gelen sadece üzerine toprak atma eylemini gerçekleştiriyoruz o kadar. Yavrularımız yuvadan uçtuğunda onları diğerlerinden ayıramıyoruz, kimi türümüz tek eşliliğe canı gönülden bağlıyken bizim içimizde de ihanetle sarsılanlarımız hayli çok. En arkadan gelen hep sürünün lideri. Onu arkada görmek bize biraz güven veriyor, yolculuk sırasında hayli zorlananlar ve kendini masmavi gökten aşağı, size doğru bırakanlarda oluyor. Bu benim 3. seferim. Henüz çok gencim ama artık hissediyorum, yolun sonu benim için de karanlık. Uzun bir süredir hayatıma girecek insanı takip ediyorum. O beni görmese de bir adım arkasındayım hala.

 


Soluk soluğa kalmış bir beden düştü sol tarafımdan, gözümü kırpmadım, kırpamam. Eğer bakarsam ben de yok olurum. Ondan geriye kalan birkaç tane tüy öylesine süzülüyor şimdi. Bazen sınırlardan söz eder sürümüzün lideri. Sizin sınırlarınız varmış, ağaçlarınız, evleriniz ve galiba arazileri sahipleniyormuşsunuz. Hak iddia etmemiz gerektiğini söyledi. Ne de olsa sizin tohumlarınızda bizim de emeğimiz var. Oy birliği ile reddedildi maalesef. Liderimiz buna gayet saygı gösterdi. Aile büyüklerimize göre sizler bizim için önemliymişsiniz ama geçen yıl içinizden birinin elinde çok garip bir nesneyle bize doğru uzatılmış ve bizden birilerini almış olduğunu görmüştüm. Ne olduğunu bilmesem bile galiba bu kötü bir şey, çünkü biz size hiç böyle bir şey yapmadık. İçinizden birini hiç kafese hapsetmedik, gerçi sizi alabilecek kafesi ben görmedim varmış öyle diyorlar, içlerinde bazı tüylü canlılar yaşıyormuş ama hiç içinde siz olan bir kafesi bizden kimse görmemiş. İçinizden birini hiç gökten atıp yere vurmadık mesela. Sanırım içinizde kötüler çok. Bizde de bazen tartışmalar oluyor, kötülük nedir anlayabiliyorum yani.


Sahi nasıl yaşıyorsunuz oralarda? Mavi gökten kilometrelerce uzakta gerçekten nefes alabiliyor musunuz? İnanılmaz yaratıklarsınız. Kiminizi bazı renkli bahçelerin içinde görüyoruz, kahkaha sesleri kulaklarımıza kadar geliyor. Buna çok şaşırıyoruz, her duyduğumuzda biz de cıvıldıyoruz. Çünkü o kadar uzak yollardan geldiğimiz oluyor ve o kadar uzun binalar görüyoruz ki bazen o binaların bize yetişmelerinden endişe ediyoruz. İşte o geldiğimiz yerlerde hiç gülen kimseyi görmüyoruz. Hep binalar olunca maalesef ağaçlara hasret kalıyoruz ve uzun yolculuğumuza hiç ara vermemiz mümkün olmuyor. Oraları sevmiyorum. Ama bu size göre biraz daha kısa olan yaratıkların şen kahkahaları bizi çok şaşırtıyor ve saatlerce orada kaldığımız oluyor. Yolculuğu unutup onlarla baharı konuştuğumuz, çiçeklerden söz ettiğimiz…



Hayretle izlediğim bir diğer şey, bazılarınız seher vaktinden önce uyanıyor bizim seslerimizi duyuyor ama kiminiz var ki seher vaktinde eve giriyor. Her birinizin üstünde değişik üniformalar var. Hiçbiriniz birbirinize benzemiyorsunuz. Oysa bu kadar uzaktan hiçbiriniz gözükmüyorsunuz.

Şu anlık tek hakikat gökyüzü değil mi sizce de? Kimsenin umurunda değilsiniz düşünseniz ya, süzülüyorsunuz. Ilık bir rüzgar karşılıyor sizi, çiçekleri mis gibi kokan bir ağaca yuva yapıyorsunuz. Sizde de yuvayı diş kuş yapıyor değil mi? Bunu bir pencereye tünediğim zaman görmüştüm. Bak bu hiç değişmiyor. Bizde de böyle, sizde de. Ne diyorsunuz sahi? Kadın! Bunu kıskandım bak, havalı bir isme benziyor. Eminim siz onu el üstünde tutuyorsunuzdur. Ne de olsa temelde bütün savaşları da o yüzden kazanmadınız mı? Sürü lideri buna *itibar diye bir kelimeyle karşılık veriyor. Biraz aptallık ediyor. Kadın varken yanına başka hiçbir kelime yakışmıyor.


Uzaktan izlemesi bana kolay geliyor, eminim gecenin zifiri karanlığında parklarda yatanlardan haberiniz yoktur. Olsaydı bu kadar kolay yaşayamazdınız. Benim bazen gittiğim yerde kalmak istememin sebebi bu oluyor.

Anlatmak istiyorum size, yüksek yüksek tepelere kurulan evlerin içinde tek tas çorba pişmiyor demek istiyorum.

Elindeki peçeteleri size satmak isteyen şu cılızın asıl amacı, evde hasta yatan annesini doyurmak demek istiyorum.

Bugünde okula gidemeyen şu gencin tek dayandığı elini cebine attığında fotoğrafta gülümseyen kardeşi demek istiyorum.


Ve ben sadece sevinçliymiş gibi bahar müjdecisi sayılıyorum. pencereye konduğumda bu "talih" demek oluyor. Üzüldüğümü anlattığım her olay, aslında size gülün hatırasını hatırlatıyor da benim gökten seyre daldığım şu insanlık bir türlü gülmüyor.

Henüz 3 yaşındayım, anlatacak o kadar çok gezi yazım var ki sizin dilinizi bilmiyorum. Sizinle konuşabilsem bütün bunların asla sizin suçunuz olmadığını ama bunların dışarıda her yerde olduğunu anlatmak istiyorum.


Sihirli bir değneğe sahip değilim maalesef, abrakadabra deyip sizinle karşı karşıya gelemem. Ama buralar, bu gökler kimsenin değil biliyor musunuz? Kimse sahiplenmeyi düşünmüyor, ağaçları satın almıyoruz biz veya çatı katlarını kiralamıyoruz. İstediğimiz her evin penceresi bizim manzaramız. Bununla da övünmüyoruz.


İlk baş bakınca aramızda fark var gibi durmuyor, bütün canlıların tek bir amacı olduğunu bildiğim için sizin öyle üstün varlıklar olduğunuzu düşünmüyorum. Sadece koruyucu olduğunuz ama koruyamadığınızı görüyorum. Halife olduğunuzu biliyorum ama dost olanınız çok az.


Yaratıldığı günden beri bizlerin dünyanın dönüşüne tanıklık ettiğimizi unutuyorsunuz, beşersiniz şaşıyorsunuz.


Sizin gibi olaydım eğer, evleri çatısız yapardım; yağmuru,çamuru, karı, doluyu şöyle iliklerime kadar hissederdim ve gökyüzünün maviliğine daha yakın olurdum. Biraz üşümekten korkuyorsunuz, yemek bulamamaktan endişe ediyorsunuz, koştura koştura gidip nefes nefese dönüyorsunuz.

Öyle hızlısınız ki yarına ölü çıkıyorsunuz. Aylar alan yolculuklarımızı asla anlayamazsınız, biliyorum.


Çünkü aslında öylesine korkaksınız ki kalbinizle dinleseniz tüm hikayelerin içindeki küçük prensin tilkisini duyacaksınız.


Sadece arada bir gökyüzüne bakarken başkaları da burada yaşıyor der misiniz?