1

Bahçeye gelince sağa sapıyorsun, iki kilometre daha yürü, ağaçların altından gitme, kafana ne düşeceğini bilemezsin. Sonra kıyıya varacaksın. Birkaç kayık bağlı olacaktır. Sen en gösterişsiz olana bin. Korkma etrafta kimse yok, sahipleri onları ve denizi terk etti. 

Kayıkta iki kürek olacaktır. Kıyıya sırtına ver, çekmeye başla. Bir iki üç, bir iki üç, bir iki... Yeterince çekersen yorulmazsın, kolun uzunluğunca uzayacak, bir hışım başına yanaştıracaksın. Kurtulmak için yeniden en uzağa, sonra dibine. Eğer canın acıyorsa bırak, bu işi beceremiyorsun demektir. Akıntı seni bir yere kadar götürür, iş bana düşüyor, ufukta göremezsem asılırım, daha hızlı gelirim. Seni bulmam uzun sürecektir, geceyi fırtına bekliyor. Kürekleri kayığın tabanına sıkıştır, dikkat et kaçak su alma. Kayığa uzan kenarlarından tutun, uyuyabiliyorsan uyumana bak. Zamanın ne kadar yavaş geçeceğini biliyorum. Sallanmak mideni bulandıracak, kalkmak ve denize kusmak isteyeceksin. Buna yeltenirsen, miden ne var ne yok boşaltana kadar durmayacak. Ağzına acı bir su gelecek, onu tükürüp yeniden uzanacaksın. Şimdi daha iyi değilsin ama daha rahatsın.  

 

2

Şşş.. Ses çıkarma. Üç gün sonra çıkıyoruz buradan. Biraz daha dişimizi sıkmalıyız.  


Yanımdakiler kafalarını sallayarak beni onayladı. Ortalık sakinlemiş, sessizliğin dinginliği üzerimize yeniden çökmüştü. Sırtıma duvara sürterek yere çöktüm. Dizlerimi kendime çektim ve ellerimle sıkıca kavradım. Üç gün kaldığına inanmıyordum. Yine bir iş çıkacaktı ve sürünmeye devam edecektik. Hafızam diğerlerine kıyasla epey güçlüydü. Ufak detaylarını unutmuş olsam da bu vaatlerin kaç kez çiğnendiğini, bir köşede kıs kıs gülenlerin arasında yine ağlama nöbetleri arasında kalışımı çok iyi hatırlıyordum. Önemsiz diye nitelediklerim ise rüyama geliyor. Tam bir kurtuluş yok benim için. Belleğin acısıyla katlanıyorum. Dün bir rüya gördüm. Gülenlerden biri yanıma gelmişti. Saçlarımı okşuyordu, beni teselli ettiğine inanıyordum. Parmaklarını ensemde topladı. Yanımdakilerin anlamsız sesleri ile uyandım. Biri ağlamaya başlamış, susturamamış kimse. Dişlerini sıkıyor, tamam diyor tıslayarak. Rüyada kaldığım yere inip, başımı dizlerime gömüyorum. Üç gün sonra nasıl bir palavra uydurulacağını tahmin etmeye çalışıyorum. Bulduklarım söyleneceklerden detaylı ve iyi düşünülmüş. Çünkü kimse hatırlamıyor, yalanı uyduranlar dahil. Hafızamın yanılttığını söylüyorum, gözlerim dolana kadar gülüyor. Yanımdakiler kafalarını sallayarak beni onaylamadıklarını gösteriyor. Bu komik günde saklandığım yerden çıkıp tavanı izlemeye başlıyorum. Koyu, kapkaranlık bir delik. Geldiğim gün buranın mağara olduğunu söylemiştim. Artık bir oda olduğunu düşünüyorum. Boynum tehlikelere açık yine de korkusuzca gülmeye devam ediyoruz, yanımdakiler bana eşlik ediyor.   

 

3

Beni bulman uzun sürmedi. Akşam çökmemişti ki kayığıma çarptın. Dürterek uyandırıldım. Gözlerime bir mendil bağlayıp ayağa kaldırdın ve kucağına aldın. Sallanarak ve sendeleyerek yürüdün. Daha sert bir zemine bastığında tuttuğum nefesi bırakmıştım. Kendinden emin adımlarınla yürüyüşünü hızlandırdın. Çam ağaçlarının arasında olduğumuzu varsayıyordum. Çektiğim nefes ciğerlerimi rahatlatıyordu. Kucağından indirdiğin yer yumuşaktı, elimle çevremi kontrol ettim. Bana zarar verebilecek bir nesne bulamadım. Yavaşça geriye uzanıp yattım. Mendili unutmuş olmalıydın, beni uykuya teslim ederek uzaklaştın. Rüyamda saçlarım yoktu, sıfıra vurulmuştu. Bir aynanın karşısında yere çökmüş, kafamı okşayıp duruyordum. Gözlerime inanmak güçtü, kalın telli gür saçlarım yerinde yok ve hatta hiç gelmemiş gibiydi. Bebek olduğumu düşünmek istiyordum. Kocaman gözlerim beni çürütüyordu. Üstelik ellerim de kocamandı. Bir bebeğin ellerini bu kadar büyük görmek istemezdik. Saç diplerim terlemiş vaziyette uyandım. Mendil burnuma inmişti. Göğü görüyordum, gecenin bir vaktiydi, yıldızları seçemiyordum. Oturmak için kalkmaya çalıştığım sırada gözlerim karardı, bu süre zarfında seni düşündüm. Kusuru sen mi çözecektin? 


4

Dördüncü gün geldin. Birkaç yıldız bulmuştum. En parlak olanı sendin, zayıf ışıklar ise eskiden yanımda olanlardı. Toprak çıplak ayaklarının altında eziliyordu. Tepeme geldiğinde ışıklarım kesildi. Mendili yeniden gözlerime çektim. Boynum zahmet vermeyecekti. Tehlikelere ve arzulara açıktık. Gülmek istemiyordum. Devam edeceğimizi başka bir lisanda söylemeliydin. Dili unutmuştum. Sen eski dilde bir şeyler mırıldandın. Anlamasam da sözünü kesmedim. Yanımdakiler ağlamaya başlayacaktı. Biraz daha dayanmalıydım.  

Şşş.. Dişlerini sıkma.