KUYU

Bakma sen, kuyunun dibinden de güneş görünür; görünür olmaz mı çatlaklardan sızar hiö değilse, yeter ki sen yüzünü göğe dön. Yabani otlarla sarmalanmış olsan da eğer göğe odaklanırsan ısıtır güneş yüzünü. Hayat.. Kuyuyla göğü bir arada tutan hayat. Gökten kuyuya düşüren hayat.. Belki bi bildiği olan hayat.. enteresan.. Her birimizin hikayesi her birimizin kuyusu, dibi, göğü, güneşi, yolu, yolculuğu eşsiz.

Ve şimdi dedi kadın şimdi burada oturmuş akıtırken kağıda ruhumu uzun süredir reddettiğim kuyuyu gözyaşlarıyla karşııyorum, kucaklıyorum; göğe dönebilmek için yüzümü kucaklamak zorunda hissediyorum. Karanlığı kabul ediyorum bi parça ışık sızsın diye kuyuma. Bi parça güneş ısıtabilsin diye ruhumu açıyorum işte kalbimi. Buyrun..

Anladım ki yaşadığım hissizliği, yersiz yurtsuzluğu kırmak için önce burdan başlamalıyım. Anladım ki karanlığı kabul etmeden ışığa kavuşmak mümkün değil. İnsan eğer yeterince yaşamadan bunu güneşe yaklaştım sanırsa yani eğer bi yanılgı içindeyse o güneş onu ne ısıtır ne aydınlatır; ben bunu anladım. Ben bunu deneyimledim dedi gözünden yaşlar süzülürken. Rahatlamaya başlamıştı karanlığına baktıkça, süzülen yaşlar ruhunda aydınlık için yer açıyordu. İşte şimdi burada karanlıkla yeniden temas kuruyorum; yüzleşiyorum.

Bilir misiniz? Bilirsiniz herkesin kuyusu oldu; herkes bir şekilde bi kuyuya düştü bilirim. Ne menem şeydir o; dar, karanlık, rutubetli. Bunlar ruhuna işler. Başını yukarıya kaldırmaya hazır olmadan önce yaşarsın tümünü. Tüm hücrelerinle göğe çıkmaya hazır olana dek kuyudasın, kuyuda olmalısın da.

Acele edersen eğer tırmanmaya; daha kötüsü sıçramaya göğe; varlığını reddedersen kuyunun maalesef ki yüzleşmek zorunda kalırsın er ya da geç.. çünkü görürsün ki bi boşluk, bi tatsızlık, bi eksiklik, bi keyifsizlik hali vardır üstünde. Tabi bakmaya cesaret edince bunu görürsün. Eninde sonunda vurur tabiki eninde sonunda yüzleşirsin. Ve o gün gelene kadar hiçbişey hissedemiyorum diye tanımlarsın yaşama deneyimini; zamanın, anın farkında değilim.. düşünceleri savuşturmaya çalışırsın, anıları geçiştirmeye, zamanı yanan sigaranın külünde saklarsın. “İyiyim” dersin daima gerçeğe bakmadan. Kederle kader arasında bi yaşamdır kuyuda olmak. Çaresizce kabul etmen gerekir; çünkü yolun bi bildiği ve senin lehine olacağına inanmaya ihtiyacın vardır.

Araftayken, kuyuna sahip çıkmadığında bilirsin bi aksilik olduğunu ama dönüp bakmadın ki içine cesaret edip; bakmadın ki kuyuna olduğun yeri dışarıda gökte sandın. Göğe ait olmadan gökte sanma yanılgın hissizleştirdi hissedeceğin yer orası değil ki. Hissedebileceğin frekans orada değil ki henüz. Sanki ruhunla gerçeklik arasındaki uyumsuzluk gibi. Ve mecbur kalırsın kaçtığınla yüzleşmeye; bu kez karanlığa gönüllü dönersin. Öğrenmişsindir çünkü henüz hazır değilsin göklere ve öğrenmişsindir inkarla hazırlanamayacağını. Ancak kabulle bu yol uzanacak göğe.

İşte böylece rağmen yaşam başlar. Kuyuya rağmen göğe arzu duyma, göğü hayal etme ve umut. Rağmen çaba. Rağmen kendini seçme; kendine sarılma. İşte bu rağmen çok kıymetlidir. Karanlığa rağmen rengini arayan insan eninde sonunda güneşine kavuşacaktır.