-seni kurgularımın en içine alıyorum.
+hmmm... sımsıcak diyebilir misin?
-demem.
+burası cehennemin en sıcak katı gibi ama...
-söylesene çok soğuktan mı yanıyorsun?
+ben... bilseydim...
-yok, ölmüyorsun kurgumda.
+ya nerede?
-la ilahe illallah.
+başladın gene.
-dinle, bak ne anlatacağım.
+ne oldu?
-not almışım. 21 temmuz günün olayı diye.
+ben o gün ne yapıyordum acaba? uyanmış, kahve içmiş yanında 4 sigara ile, sonra... neyse sen anlatmaya devam et.
-rüya görüyordum. rüyanın içerisinde istemediğim bir durum vardı. hani olur ya kötü rüya görürsün de bir anda sadece kendi kendine 'rüya zaten' dediğin olay olur.
+evet.
-heh işte, ondan farklı. şu diyalog kalıyor aklımda: ben gidiyorum, diyorum. karşımdaki de "gidemezsin" diyor. gidebilirim, çünkü rüyadayım şu an, diyorum. rem uykusunun en kasvetli yerinde soluklarımın en sık olduğu anda, vücudun o felçli kısmında uyandım. rüyamdayken ilk defa birine rüya burası diyip kendimi bu âleme atabilmiştim.
+hmmm. nıç, nıç...
beni dinlemedi. biliyordum. uyandım. birine uykumda rüyadayım şu an diyişimin ilk anı. 'bunu yazarım' dedim. başım dönüyordu ağrıyla. deprem olacak dedim. dolap üstüme düşebilir. la ilahe illallah.
uyuyakaldım.