kaybolmaya çalıştıkça coğrafyamı daha iyi tanıyorum

benim coğrafyamda hicran ve hasret yağmurları yağar

insanlarım yağmuru ıslatır eski bir şarkıdan güç bularak

anız yakılmış tarlalar ve gökten düşen hicap

hâlâ yaşamakta olduğumu kanıtlayan denize öfkeli dalgalar

yaşamımı yanlış yaşadığıma delalet eder

karnımda hayata alevlenen isyan

karnında hayatımı taşıyan kadına

beyaz güller verir

ve

geceyi daha yaşanılabilir kılar


şimdi insansız bir taşra hayal ediyorum

çam ağaçlarının ve mezarlığın sen koktuğu

muhayyellerimde muhakkak daha güzelsin

başkalaşıp başkaldırıyorum öz benliğime

kastilya'dan ve uzak asya'dan

varlığını inkar eden denizci kadar

yalanlarıma inanabiliyordum

ama şimdi karnımda patlak veren isyan

sadece bulantıya sebebiyet veriyor

imparatorluklar devriliyor ben düşüyorum tahtımdan

tanrım affettir kendini


yalandan ibaret olan mevcudiyetimi reddediyorum

doğrularımı yakan ve küle dönüştüren bu güneş

korsika açıklarında ihanete maruz kalır elbet

bilmelisin ki,

denizler ihanet kadardır.

damarların taşıyamaz bu eksik kalmışlık duygusunu

içim okyanuslanırsa şayet şarlayarak gelirim

yahuda'nın kapısının önünden

inanmalısın çünkü buna ihtiyacın var

gözlerindeki acıdan anlıyorum bunu

biraz uyu, biraz boğul


titreyen ellerim duvarlarda aradı intikamı

odamın duvarını kinle boyadım

ağıtlar yaktım bana ait olmayan

serçeler vurdum gönlüme düşmedi

sanki çevremdeki herkes ekseriyetle ızdırap çekmemi istedi

celladım bana acıyarak ağladı ve bileklerini kesti

ne kadar ölürsen o kadar hazırlanırsın ölümüne

ölümün konçertosu hüznün hazlarını keşfetmeni sağlayacak

her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde bir iyilik vardır.

kureyş kabilesinden öğrendim bunu

isa'nın çivilerini yüreğimde hissediyorum



diri tutan gövdemi

tek bir şiir var şimdi


la tahzen