Pürüzlerini yok etmiş bir köydeyim

Sabah oluyor.

Duvar dibinde kasketi burnunda bir adam

Adımlarında çiy taneleri sayıyorum.

İskarpin adımlarıyla yedi ses mesafesindeyiz.

Kuş sesleri çoğalmakta...

Kasketini çıkarınca anlıyorum her şeyi

Bakışlarından kan damlıyor.


Pürüzlerini yok etmiş bir köydeyim.

Şimdi diyor adam

Şimdi bu hükümet saati geri alsa

Sabaha yazdığım onca şiir heba mı olacak ?


Bir anda aklıma geliyorsun

Gönderdiğin mektupları bir saat daha beklemiş oluyorum bir anda

Aramızdaki şeyin

Sabah’ın beşerle olan kavgasına hizmet ettiğini öğreniyorum.

İskarpin adımlarıyla sabahı azdırarak yürüyen bu adamdan

Pürüzlerini yok etmiş bu köyde

Altında şemsiyenin.


Böylece bir kere daha baş başa kalıyoruz

Tefekkür denemelerimi çiy tanelerine işlemiş oluyorum böylece

Sen mi?

Olmadığın her şehir gibi çarpık

Vermediğin her cevap kadar müphem,

Gelmediğin her saat için geri kalıyorsun

Bilirsin anılar anlatıldıkça unutulur

Bilirsin sabahlar işçi görünce kabına sığmaz

Güneş bizi görünce utanmaz mı?


Ne mi yapacağım bundan sonra

Anadolu’yu diyar diyar gezip

Olmadığın yerlerde

Köylülere sorular soracağım

İnanmış şehirlerde

Hayali çözüm yolları arayacağım

Pürüzleri olmayan köylerde romanlar dağıtacağım

Sabahların kıymeti azalsın diye kahvaltı etmeyeceğim hiç


Görüyorsun değil mi görüyorsun

Bu sabahta seni düşünmek

İnsanlığa hizmet ediyor

Var olanı eşeliyor

Aydınlığı dürtüyor...


Şimdi bana söylemelisin

Sabahları kaç saat geriye yormalı

İskarpin giyen adamlara şiir yazdırmak için

Kaç ses kat etmiş oluruz

Dünün sabahına dokunsak

Geri kalmış adımları saymak için


Sanırım vakit doldu

Seni bir anıma daha nakşetmiş bulunuyorum

Bir sabah

Yüzüne temas ettiğini köylülerin selamından anlıyorum

Bakışlarım kanıyor

Seni seviyorum