sımsıkı tutunuyor aşka

gözden uzak

sonradan fark ediyor

geceyi, hazzı

kırık bir aynanın çatlaklarından

uzanıyor umuda, şiire doğru

çöplerde yalnız kalan

bahtsız münzevi

çatallaşmış gözlerinde yanarken ziller

kaldırım taşlarını mesken tutuyor

tanrılar geberesi eşkıya gibi

berrak, iğneli zehir oluyor

kirli geçmişinden dökülüyor tezvirat

lekeler kalıyor mazgallarda


dokununca acıyor mazruf sokaklar

taht kurmuş hısım, sırrı malum hasım

bakıyorsun kılı kırk yararak insana

görüyorsun ki bakışlar o bakış değil

anlamsız bir telakki sarsıyor usunu

huzursuz, sıkıntılı ve musaddi'

sarıveriyor idrakini mazinin muttasıl

ölmüşlük bulaşıyor eline diline

ihanetin bedeli ne kadar bulanık

görüyorsun cisminde sivrilen ezikliği


büyüyor bedeninde sınırsız sınırlar

uzleti andırıyor kerpiç duvarlar

bu düşünüş, kayboluş; bu muzdarip vetire

korkulan ne ise veriyor bir bir

art arda hazzı heceleyen geceler

bir vehme dönüşüyor bin kere


nefesine bulaşan bir nefes var

daha temiz, daha içten, daha çekilesi

çünkü insan bilir değişmeyeceğini

katran karası bazı gerçeklerin

anlar akrebi çekirgeyi

parmaklarının derisi yüzülürken

ancak yeni bir yaşamak unutturur

belki eşsiz bir kısrak

belki taze bir toprak

kanmayı, aldanmayı, ölmeyi

ama işte öyle olmuyor yine de

işlemişsin ilik ilik

dokununca acıyor

bakıyorsun o değil