Çiçeklerin ferahlatıcı kokusunu her köşesinde hissettiği küçük dükkandan çıkarken tebessümle karışık teşekkür etti Tuna.

Sümbül buketini kavrayan eli yüreği gibi daha sıcak, ayakları nereye gideceğini bilemeyen adımlarla daha bir heyecanlıydı. Aslında gideceği yeri çok iyi biliyordu ama bayağıdır varlığını unuttuğu duygulardan şimdilerde kana kana içişi, onu yolunu kaybeden bir aşk sarhoşuna dönüştürmüştü. Gelenekçi ruhunu hiç kaybetmeyen memleketinden türlü bahaneler uydurup taşındığı bu şehre, özgürlüğünden soluyabilmek için apar topar gelmişti. Buraya gelirken geride bırakıp kaçtığı şeyler şimdi bambaşka vücutlarda ama bir o kadar heves ettirircesine karşısına çıkıyordu. Ailesinin çıkarları uğruna ona seçtiği nişanlısı, aşkı pek tadamamış kalbinin yok sayılışı ve onun için tasarlanan hayat, zamanla bu şirin kasabaya sürüklemişti onu, Ayvalık'a. Geride bıraktığı ailesi ara sıra kafasını kurcalasa da para uğruna gelenekçi yerlerin klişeleşmiş kurbanı oluşu tüm düşüncelerini bir anda kestirip attırıyordu. Bugün her şeyin bir başka olduğuna inanan zihnini daha fazla bu karabasanlarla doldurmak istemiyordu bünyesi. Gideceği yer için henüz vakti olduğunu görünce sahildeki kayalıklardan birine oturup denize kulak vermeye başladı Tuna. Gününün çoğunu geçirdiği 

Mahfel'de (eski bir konağın restore edilip insanlara sunulduğu mekan) her günün bir aynısını kovaladığı sıradan zamanlarda, bir iş için görüştüğü grupta tanışmıştı Yasemin'le. Başlarda çok ilgisini çekmeyen bu kız; belki de başına gelenlerden korkan kalbinin set çekişi, zamanla ahu bakışlarına yenik düştü.

Yasemin'in sessiz duruşunun altında yatan masum ve dokunaklı ruhu Tuna'yı içinde kendini bulacağı bir cennet bahçesine sürüklüyordu adeta. Ardında bırakıp kaçtığı şeylerin bir başka hâlini işte şimdi bu kasabada, hiç ummadığı bir anda bulmuştu. İş için her gün buluştukları Mahfel, artık onun için bambaşka anlamları içinde barındıran, şirin ve samimi bir konaktı. İçinde evinin bulduğu başka bir ev. Hislerinden daha çok emin oluşu hareketlerine yansıdıkça Yasemin de olanları fark ediyor ve bu durum içten içe onu mutlu bile ediyordu. Sessizliği bir şeyleri ört bas etse de o da kalbini Tuna'ya kaptırmış, artık bir şeyler için harekete geçmesi gerektiğini idrak etmişti. En son iş için toplandıkları gün sonunda özenle yazılıp katlanan notu Tuna'nın cebine sıkıştırmıştı Yasemin. Şimdi elinde saman kağıdına yazılan notla, kayalıklarda kendini denizin sakinliğine bırakan Tuna; ilk defa baş başa buluşup gönlünden akan hisleri dile getirebileceği buluşmayı düşündükçe daha çok heyecanlanıyordu. Kolundaki saatin gitme vaktini göstermesiyle yola koyulup onu Yasemin'e götüren her bir adımı daha anlamlı atıyordu sanki. Uzun zamandır sadece dışını tanıdığı kadının iç dünyasına da adım atabilmenin umudunu taşıyan yüreği, eli ayağına dolaşan bir çocuk gibiydi. Son bir adımla kapının önüne gelip elindeki çiçeklerinin güzelliğinden güç alarak meraklı gözlerle içeri daldı. Birkaç yabancıyı sıradan geçiren gözleri henüz Yasemin'le buluşamamıştı. Her zamanki yerine oturup beklemeye başladı. Zaman akıp giderken kapıya dikmekten yorduğu gözleri ve içine düşen karamsarlık, ne olduğunu anlamlandıramadığı bir hâle dönüştürmüştü onu. Buranın tanıdık yüzü ve arkadaşı Ali karşısında dikiliyordu az sonra. Tuna karşısında Ali'yi görünce sanki her şeyden haberi varmış gibi bir şeyler söylemesini beklercesine gözlerinin içine bakıyordu. Ali çekingen birkaç adım sonrası yanına oturup Tuna'nın belki de duymayı en son isteyeceği şeyleri söylemişti.

"Yasemin sen gelmeden çok önce bu masada, her zamanki gibi sakin ama sanki biraz heyecanla oturuyordu. Ne olduysa gelmene az kala çalan telefon görüşmesi sonrası gözleri doldu ve yanıma geldi. Özür dilediğini ve kimseyle görüşemeyeceğini söyleyip apar topar gitti."

Tuna asıl şimdi duyduklarında hiçbir anlam bulamıyordu. Ne yapacağını, nereye gideceğini bile bilmiyordu. O duyduklarıyla yıkılmışken Yasemin, şehri çoktan terk etmiş, gitmesi gereken yere yol alıyordu. Her şeyden habersiz Tuna, aklından geçenlere uyarak ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Nereye gittiğini soran Ali'den uzaklaştıran her bir adım onu gerçeklere daha çok yaklaştırıyordu.