Gecenin ördüğü kara ilmekleri şafak bir bir sökerken hafif, belli belirsiz doğacak güneşin habercisi parıltılar; yeryüzünü koca bir yorgan gibi örten dipsiz mi dipsiz bir denizin kabartılarına serpilmiş. Güneşten saçılan bu tohumlardan bir gün doğacak şimdi. Balıklar, mavi dünyalarından başlarını kaldırıp kaldırıp bizim toz, toprak ve havadan ibaret olan dünyamıza alelacele bir göz attıktan sonra bir oltaya takılana değin derinliklere gömülüyorlar. Kıyıyı döven serin dalgalar bir kadının ayak izlerini yutuyor. Kuşlar sabah şarkılarını söylerlerken kondukları dallardaki yapraklar usul usul alev alır gibi bir kızıllığa bürünüyor. İşte, Mahpeyker Hanım'ın bahçesi kızıl bir cennete dönüşüyor. Meşe, çınar, incir ve dut. Arka bahçede ise henüz gün görmemiş kiraz, erik, elma, şeftali ve zeytin ağaçları. Yürü yürü bitmez bu bahçe. Sardunyalar, canan çiçekleri, unutmabeniler, çan çiçekleri üzerlerine düşen sabah çiğleriyle serin, taze bir uykudan uyanıp narin boyunlarını göğe çeviriyorlar. Kapı girişinin iki sütununa sarılmış mis kokulu yasemin. Çardak direklerine dolanan bir de üzüm asması var.
Havada mavi yeşil bir koku genzi yakan. Balıkçılar soluyor, fırıncılar soluyor, deniz fenerindeki bekçi soluyor bu kokuyu. Deniz feneri denize düşen bir yıldız gibi hala boz bulanık, mavimsi göğe kirli sarı bir ışık saçıyor.
Mahpeyker Hanım bir günün arefesinde, üç katlı beyaz köşkünün ortanca katındaki yatak odasında kuş tüyünden, ipekten, merinostan yapma yorganlarının, yastıklarının, çarşaflarının içinde; dipdiri vücudu, pembe, saten kumaştan geceliklere sarılı, saçlarına bigudiler dolalı, gözlerinde yine pembe renk, kadifeden bir göz bandı... Mışıl mışıl uyurken; ömrününün yetmiş sekizinci yılının ilk sabahına uyanamadan öylece kaldı.
Biraz sonra ortalık iyice aydınlandı. Pencereden içeri giren keskin güneş ışığı Mahpeyker Hanım'ın yüzünü bir azize gibi parlatıyordu. Mahpeyker Hanım'ın yanakları al, ince dudakları hafif bir tebessümle iki yana yayılmış, vücudu hala sıcak. Kedisi Kleopatra gerine gerine sahibinin yatağında kalan boş kısma, güneşin en çok vurduğu yere serilip güneşlenirken bir yandan da uykusuna devam ediyor.
Mahpeyker Hanım eğer hala hayatta olsaydı saat yediyi kırk beş geçe uyanacak, önce pembe kadife göz bandını çıkaracak, kıvrım kıvrım kirpiklerini kırpıştırarak hala capcanlı, pasparlak duran, içinde binbir türlü deli fikrin yanıp söndüğü zümrüt yeşili gözlerini ışıktan kamaşa kamaşa açacak, narin bileklerini kırılmasından korkar gibi zarifçe yukarı yukarı uzatıp bir güzel gerinecek, odasındaki mini banyoda yüzüne su çarpacak, sonra bu eve taşındığında var olan Fransız malı, beyaz, sedef kakmalı makyaj masasının billur aynasına bakıp bigudileri tek tek sökecek; yaşına rağmen gür olan, hiç boyamadığı gri saçları çenesinin altında büklüm büklüm yaylanacak, dudaklarını ve yanaklarını ala, göz kapaklarını mora boyayıp kirpiklerini maskarayla yelpaze gibi kıvıracak, pembe saten geceliğinin üzerine pembe saten sabahlığını giyip hafif topuklu, tüylü terliklerini ayaklarına geçirip terasındaki saksı çiçeklerini belli belirsiz bir şarkı mırıldanarak sulayacak, en sonunda da saat tam sekizde uşağının getireceği sütlü kahve ve yağlı ballı ekmek dilimlerinden oluşan cumartesi kahvaltısını bekleyecekti. Belki kedisi Kleopatra bir ilgi açlığıyla dizlerine sürünecek, kucağına tırmanacaktı. Mahpeyker Hanım eğer bu sabaha uyansaydı bunları yapacaktı. Fakat uyanmadı.
Uşağı bir iki kez kapıyı tıklattıktan sonra hiç adeti olmasa da hanımının herhalde biraz daha uyumak istediğine karar vererek kahvaltı tepsisini geri götürdü.
Emine Güler
2021-06-08T07:13:54+03:00Çok teşekkür ederim herkese 🌺
Elbette öyle alacağım, teşekkür ederim (Abdullah Karaman)
Abdullah Karaman
2021-06-08T06:28:13+03:00İlk iki paragraf hiç olmasa da olurmuş, yapıcı bir eleştiri olarak alın lütfen.
Pınar Kılınç
2021-06-08T02:41:16+03:00Betimlemelerinin güzelliğiyle o anın tanığıydım Emine, aklına ve düş gücüne sağlık. (:
Özgül Butav
2021-06-07T19:21:37+03:00Çok güzel bir anlatım, çok beğendim :))
Emine Güler
2021-06-07T19:00:27+03:00Teşekkür ederim yorumlarınız için 🌺
Pollyanna
2021-06-07T18:56:03+03:00metni yaşayan bir karakterin anlatıldığı düşüncesiyle okurken "eğer bu sabaha uyansaydı bunları yapacaktı" cümlesiyle karşılaşmak şaşırttı ve çok hoşuma gitti böyle bir anlatım şekli. beğendim ben öykünüzü.
Bektaş Şenel
2021-06-07T18:50:52+03:00Tebrik ederim Emine. Üslubunu, tasvirlerini keyifle takip ediyorum.