Bana bir karşılaşma borçlu yedi korkulu saz.
Sökülmüş bilekleri üst üste dikiyorum.
Ben anlamadığını sevmeye yanaşmayan kül tablası,
Bana bir karşılaşma borçlusun.
Makineleşmiş parmakların otuz biri, aşk değil.
Şeffaf dudaklar küsmüş çatlaklarla süzülmeyi deniyor.
Yatağında çürüyen cücesiz, prenses olamamış, sapkın ruhlu kıytırık vazo.
Gövdemi senin suyuna bandırmak istiyorlar.
Enlemesine dikenli bir aşkı,
Başka sanrılarla boylamlara yamamaya çalışıyorlar.
Bana bir karşılaşma borçlusun.
Şafağı, kireçli pencerelerden arzulayan umut bombası olmaktansa,
Ölümün kayan gözleri olmalıyım.
Öpülmemiş,
Sezilmemiş,
Katledilmiş.
En çok katledilmiş.
Karaladığım kalemle oydular ya seni,
Ballı narkozdan örgütlenmiş varoluş sancıları.
Noksanlığımdan sızdırıyor beni serap.
Şaraptan kızıllanan sarı saçlar,
Aşkın dört farklı denklemi olduğunu savunanlar var.
Dört, uzanan bin perişanlık arasından onu çekip çıkarmak.
Üç, tarhana diye yıllarca onu kuruttuğunu sanmak.
İki, sekseği hep iki kişilik çizmek artık.
Bir ve son sanılan, tümlerin ardında yarımların tümünü aşk diye çağırmak.