Hayatı her zaman anlatılmaya değer bir masal olarak hayal ettim ve hep bir kitap kahramanı olabilmeyi istedim. Fakat hayatın meşgalesinde bir oraya, bir buraya savrulduk ve bir çoğumuz kendi masalını yazmayı unuttu.
Benim ise en çok korktuğum şeylerden biridir kendi masalına kahraman olamamak. Kendi masalımı hep anlatılmaya değer ve büyüleyici olarak hayal ettim. Kendimi de bu masalın kahramanı ilan ettim. Her şey masalsı olmalıydı; evler, kasabalar, tüm işler ve tüm sevgiler... Eğer değilse yeterince iyi olamamış demekti.
Yaşanılanları uydurmak gibi bir özelliğe de sahibim. Örneğin; sıradan bir karşılaşmayı, bir Raif Efendi ve Maria Puder hikayesine dönüştürebilirim. Ya da kendi evimi bir Green Gables'mış gibi tasvir de edebilirim. Çünkü içimdeki o masallar anlatan periyi hep sakladım. Zaman zaman hayal kırıklıkları yaşasa da, yine de umutlu bir periydi o.
Ama hayat hiçbir zaman sadece bir masal olmadı. Hayat, aynı zamanda dersler çıkarılması gereken bir hikayeydi de. Öğretmeye çalıştığı birçok şey vardı ve bunun o masal perisini saklamamda da yardımı dokunuyordu.
Ne olursa olsun masalınızdan vazgeçmeyin ve perinizi hep saklayın. Sizi tamamen umutsuz birine dönüşmek korkutmalı, hayal kırıklıkları değil. Bazen hayal kırıklıkları yaşamak, tamamen umutsuz biri olmaktan çok daha iyidir.