Ne bir hikâye ne bir masal

Kalp veya güz ağrısı

Bir güzelin sergüzeşti

Bir erkeğin iniltisi

Birçok zoru olan isyan

Mathilda… Devrim şarkısı gibiydi hep

 

Otobüs camlarına yalan öğreten

Şehri ardına alıp haykıran

Öyle garip bir hâli vardı

Hem geçimsiz maşuk hem can yoldaşı

Mathilda… Meddah gibiydi hep

 

Karaltılar sokağına sessizlik düşünce

Kaça kaça bulunca eşini bir kumru

Tutsaklığa sığınınca iki narin el

Kendi tanrısını yaratınca kişi

Her doğruyu bükünce bu hakikat

Mathilda… Sarhoş gibiydi hep

 

Bir ateş çemberiydi derin ve ürkek

Gözlerine yabancı gözler değince

O ürkek kaderine bir kedi süründü

Bir kedi ki can aldı sessiz sedasız

Dokununca fesleğene onca arzulu

Yanınca yakınca onca içten

Mathilda… Ölüm gibiydi hep

 

Peşinde sesler ve serzenişler

Bir güzel bir mutlu bir deli avcı

Gece sessizliğinde küçük bir havuz

Oldukça yüksek, havalı bir yer

Bir baraj, bir varoş, bir bodrum katı

Gerdanında iri mürdüm eriği

Suda yanan ay uyuyan ırmak

Ölürcesine dalardı özgürlüğüne

Öpercesine ılık suyu dudaklarından

Mathilda… Alev gibiydi hep

 

Aşkın duvarından bir sahne geçti

Mathilda o sahnenin Afife'siydi

Olanca gücüyle bilendi aşka

Olanca gücüyle direndi aşka

Yüreği myosotis dili krizantem

Ne acı bir gerçekti Mathilda

Gitti ve gelmedi yıllarca akşam