yok olmayı bir türlü becerememiş insanların birbirine zamk gibi tutunmasıdır aşk.


bir şey önce beni sonra seni kemirir durur.

ve içinin git gide ezilmesi de kalmayı sürekli tercih etmeye dahildir.

boşuna insanın bir yol araması, yolun evinde sürekli kalacak bir ev düşlemesi.


bütün bu atmosfer, bütün bu yeryüzü senin sevgilim,

bütün bu evin dışı sana açılmış bir anne kucağı.

ben durmayı seviyorum, ne olursa olsun gitmemeyi.

ben anıları sürekli hatırayıp kendi kendine ağırlaştıranlardanım.


bu evin dışı hep gider - hep vardır, kapı da hep açıktır.

bu evin dışında yollar hep paralel.

yumuşacık çakıl.


senden kırılan yerleri onarmanı beklemedim,

senden beni onarmanı hiç istemedim.

ben yapabilirim desem o da büyük yalan.

ben hızlı nefesler için durduğum yerde mayının altında infilak olacağımı hep anlarım.


biraz soluklan istedim, bağrımı açtım.

orası da hep rüzgar.

sana kalacak yer bırakmadım.


ben hangi adımın gidilmek için atıldığını bilirim,

bu kırılan yerler bana sezmeyi öğretti.

-hani yumuşatmak için gözlerini bile esirgediğin-

bu kırılan yerler bana her hikayenin bir ileri bir geri varacağı yerin aynılığını cenaze namazımda anlattı.


bütün bu yeryüzünü kimseden sakınmamayı-

kendimi görmekten kaçtığım aynalara baka baka bildim.