Mayıs geçti... Kış geçti. Bahar geçti. Sesin geçmedi. Yüzün geçmedi. Kırgınlığım geçmedi. Yüreğine uzaklığım geçmedi. Ellerin geçmedi. Sözlerin geçmedi. İçime bıraktığın sancı geçmedi. Hissizlik geçmedi.

Ne çok şey geçip gitti günlerin sonunda.

Ben yalnızlığımla seni bekledim. 

Bekleye bekleye daha da kırıldım.

Görmedin.

Bilmedin.

Konuşmadın.

Bana duvarlar bıraktın.

Şimdi bir yabancısın sadece.

İçimde ulaşılmaz bir sevgiyle, aşkla bomboş bıraktın.

Bomboş bir madde gibi.

Her gecenin sonunda biraz daha yenik.

Her sabahın başlangıcında daha da hissiz.

Bu "ben" yarım ve yitik bir ben.

Anlamını kaybetmiş her cümle gibi boş.

Beni paramparça bıraktın.

Tüm sevmelerimi, özlemlerimi uzakta bıraktın.

Sert bir kapıyı yüzüme ve yüreğime kapatıp durdun.

Ben kalbimin kurbanı hep.

Sen geçmedin.

Hiç geçmedin bunca şey geçip giderken benden...

Bugün Mayıs 18.

İlk ve son karşılaşmamız. 

İlk ve son sarılışımız.

"Ben ve sen bu dünyada bir daha hiç karşılaşmayacağız..."

Hoşçakal...

Geçmeyen.

Bitmeyen.

Sönmeyen.

Dolmayan.

Boşluğum.

Sancım.

Ağrım.

Sevgim.

Aşkım...

Senin sesin suskunluğu dolanmış bir boşluk...

Yoksun. Yoksun. Yoksun...