Sevgilim, sevgilim, sevgilim... İsminin güzelliğini ağzıma yakıştıramıyor, böylesi haddim olmayan mahlaslar yüklüyorum sana. Sahi, senin sevgilin görüyor mu benim bu aciz cümlelerimi? Ne yazık görüyorsa, ne yazık! Zira kahroluyordur sana benim kadar aşık olamadığından. En büyük aşığının ben olduğumu bilmesi kıskançlıktan deli ediyordur onu, eminim. Emin olduğum bir başka şey ise her cümlemin sana ulaştığı ve bilirim ki cümlelere hoyrat davranmazsın sen. Çocuğun gibi sevip kollarsın. Böylece eminim benim her cümlemi okuduğuna ve bunu bilmemin omuzlarıma bindirdiği yükü tahmin edemezsin. Sakın ha, yanlış anlama beni. Büyük bir sevinç, tarif edilemez bir coşkuyla taşıyorum bu yükü lâkin her sözcüğümde ellerimin titremesine engel olamıyorum. Böylece çirkinleşen el yazımı da görünce takındığım ifadeye engel olamıyorum. Hiç merak ettin mi sevgilim, bu sararmış kağıtların sol köşesi niye hep nemli diye? Sana yazdığım her cümlede öyle coşkulanıyorum ki aşkımı göğüs kafesime sığdıramıyor, gözlerimden öylece akıp gitmesine izin veriyorum.


Ne zaman yazmaya başlasam tesadüfen bulunduğun siyah beyaz bir fotoğraf karesini karşıma koyar, soluklanma ihtiyacı hissettiğimde fotoğrafı alır ve okşamadan önce yüzünü uzunca sol tarafıma bastırırım. Bazen dayanamayıp öper ve tekrar tekrar, uzun uzun öperim.


Yıllar sana çok şey katmış sevgilim. Tüm yaşadıkların, çabaların çehrende derin çizikler bırakmış ve dilerim ki göz kenarlarındaki çizikler içten kahkahalarının izleridir. Daimi dik vücudun biraz hantallaşmış ve asker adımların daha da yumuşamış. Lâkin gözlerindeki ışıltılı hoyratlık taptaze. Delikanlılık zamanlarındaki gibi canlı ve genç. Siyah beyaz fotoğraf karesinden dahi belli bakışlarının hoyratlığı. İnsanın içine işliyor ve mezara kadar getiriyor o ışıltılı hareleri. Unutabilmek söz konusu dahi değil, zira gökyüzünden kopup gelmiş irislerine değip geçemiyor insan. Bozuk bir plak gibi takılı kalıyor.


Ve ben kahroluyorum sevgilim. Bunca aşkıma rağmen mefun olduğum o bir çift göz benim gözlerime hiç değmedi. Saliselik dahi kavuşamadı. Oysa bir kere denk gelse,Tanrı şahidim sevgilim, unutamazsın, onca aşkı bir çift gözden anlar asla unutamazsın. Kim bilir belki sen de bana gönlünü kaptırırsın?


Daha fazla uzatıp seni sıkmayacağım sevgilim. Bu çaresiz mektubumu burada noktalayacağım. Ya da bir virgüldür bu, bilemiyorum! Konu sen olduğunda dengesiz herifin tekiyim ben! Ah ne olurdu şu şafağı şimdi seninle, temiz bir sohbet eşliğinde izleseydik? Güneş kirpiklerine vursa ve ben öylece seyretsem seni. Öyle çok izleyeyim ki içim içimden gitsin. Sonra bana baksan, öyle bir baksan ki titresem olduğum yerde. Aşkımdan deliye dönsem.


Çok mu şey istiyorum sevgilim? Ne düşünüyorsun bu satırları okuduğunda? Acıtıyor mu bu cümleler içinde bir yerleri? Cevap verme arzusuyla yanıp tutuşuyor musun? Ne olur bilmeme izin ver sevgilim! Gönlünden geçenleri bilmeme izin ver. En ufak şeye razıyım, nefretine dahi!


Sevgilerle sevgilim. En temiz, en içten, en büyük sevgilerle!