dökülmüş tütünler

üstü kahve lekeleriyle dolu masaya

pencere önündeki ceviz ağacının sükutu 

çınlıyor gecenin karanlığında.

bir mehtapla koyulmuştum bu gece yola

döndüğümdeyse eve

doğmaya yakın güneş

selamladı başıyla

anlıyorum,

insanın yükü artıyor yaşıyla.

ama bekle,

geleceğim sana yine

saat ikiyi basınca


bir güz sıkıntısı 

yeniden bilerken

bir iç çekişin derin kaygısını, 

karşında belireceğim

aksi olmaz

dayanamam bu hicrana 

bak, daha yolun yarısında

boğazıma akıyor en ucuz içkiler 

ve sürtüyorum bardan bara

hoyrat ağzımla, 

anlatıyorum seni ondan ona


ilerledikçe saatler, 

umutsuzluğa kapılıyorum

ve bakıyorum kendime

çirkin bir adamım

pek çoğunu sevmiş 

ve hiç sevilmemiş

saçlarım desen çoktan ağarttı

söyle bana, 

tüm bunlar değil mi

olmuş olanların kanıtı?


belki hiçbir şey değilim ben 

seni kazanma dileğinde

bir hayalperestten öte

tenimin bir cesedi andıran rengiyle

gene yalnız dönecek miyim bu eve

ya da görecek miyim seni bir gün

kapımın eşiğinde?



11.10.19

eskişehir