Yanına nasıl geleceğimi ne diyeceğimi bilmiyorum. Belki öylesine gelip sana selam vererek sohbete girebilirim. Belki bunu hoş karşılamazsın. Seni yargılayan o aptallardan olduğumu düşünebilirsin. Benden hızlı adımlarla uzaklaşırken içinden bana kötü sözler sarf edebilirsin. Belki de yanına geldiğim yerde benim yüzümden alamadığın senin için bir hazine vardı. Eline birkaç kuruş geçirecek bir hazine. O hazine belki bu akşam senin için güzel bir yemek. Belki de yarın için minik bir birikim olacaktı. Ne yazık ki benim gibi aptal biri yüzünden bunların hepsinin önüne duvarlar örmek zorunda kalacaktın.


Sana kızacağımı seni kötü hissettirmek için sözler sarf edeceğimi düşünecektin. Senin ardından yargılar şekilde baktığımı hissedecektin. Yüreğine hançer gibi saplanacaktı bu hislerin. Ama ben seni yargılamıyorum. Zaten bu yüzden yanına gelemedim. Sana bunları düşündürmemek için. Herkesin senin üzerinde bulundurduğu o kirli bakışlara beni de eklemeni istemedim. Herkesin senin hakkında ürettiği o pislikleri benimde beynimin süzgecinden geçirdiğimi düşünmeni istemedim. Beni onlar gibi görmemen içindi hepsi. Uzun süre izledim seni sonra düşünmeye başladım dünya neden bu kadar adaletsiz diye. Senin o minik bedeninin neden şuan burada olduğunu düşündüm. Belki de şuan okulun koridorlarında hocanın peşinden birkaç bilgi öğrenmek için koşuşturman gerekirken. Ya da şuanda bir çocuk parkında kaydıraktan kayarken veya salıncakta sallanırken yüzüne vuran o rüzgârın güzelliğini hissetmen gerekirken. Arkadaşlarınla oyunlar oynayıp hiçbir şey umurunda olmaması gerekirken. Sen insanların çöpe attığı şeylerden kendine bir yemek çıkartmaya çalışıyorsun. Ne garip değil mi? bunları düşünüyorum ama birkaç dakika sonra otobüsüme binip evime gideceğim. Telefonumda o insanların yalan dünyalarının içinde gezerken ya da okuduğum o kitabın mükemmel dünyasında bir gezintiye çıkmışken unutacağım seni. Beynimin derinliklerinde bir sıra geri gidecek sana olan üzüntüm. Belki de uzun süre hatırlamayacağım seni. Kaybolacak içimde anlık ayaklanan o öfke. Başka bir gün yine sokakta senin gibi birini görene kadar içimdeki o hüzün ateşini söndüreceğim. Rafa kaldıracağım o içimde sizin için söylemek istediğim sözleri ve atmak istediğim birçok çığlığı. Kızmalıyım seni bu halin içinde yalnız bırakan hayata. Ya da belki de sadece kendime kızmalıyım. Evet, sadece kendime kızmalıyım. Savaşmam gerekirken kaçan yüreğime. Seni unutturan beynime kızmalıyım. Özür dilerim galiba ben korkak biriyim. Elimden gelenlere ya da gelmeyenlere ve yapmam gerekirken yapmadığım şeyleri düşünerek diz çöktürmeliyim kendime. Belki ancak bu şekilde anlayabilirim seni ve senin gibi binlerce, yüzbinlerce o minik yürekleri.


Benim öğrenmek için yıllar verdiğim. Hazır olmak için çabaladığım. Çıktığımda düşmemek için elimden geleni yaptığım o hayat savaşına. Siz silahsız ve kalkansız çıktınız. Darbeler tekrar tekrar gelirken üzerinize, siz sadece sustunuz. Sustunuz çünkü söylenecek söz yok. Çektiğiniz acıyı taşıyabilecek kelime yok. Elinize bir kılıç verilse kaldırıp size darbe vuran hayata vurabilecek gücünüz yok. O minik bedenleriniz bunun için çok güçsüz çünkü. Belki de o minik bedenlerinizi ben çok güçsüz görüyorumdur. Bak yine aptallık ettim ve yine seni üzebilecek şeyler düşündüm. Şimdi anladım neden hayatın yanına gelmeme izin vermediğini. Seni bende üzecekmişim de o yüzden önüme birçok bariyer koymuş. Otobüsümü o yüzden getirmiş “hadi bin git evine onu daha da yargılar şekilde bakma” demiş bana. Duymamışım bu sözleri. Benim o minik gördüğüm senin kocaman bedenini görmemi istememiş hayat. Görürsem senin için savaşmayı, elimden geleni yapmayı bırakırım diye korkmuşta olabilir. Ama gördüm hayat ne kadar istemese de. Gördüm senin o güçlü bedenini, hayatın zorluklarına karşı direnişini. Gördüm pis düşünceleri ve bakışlarını o kocaman yüreğinde nasıl ezip yok ettiğini. Sen hepimizden daha güçlüsün. Bizim küçük olaylar ile günlerce üzüldüğümüz şeylerin sen kat kat büyüğünü her gün yaşıyorsun ve her gün o büyük sıkıntılar ile savaşıyorsun. Ama savaşmak zorunda olmaman gerekirdi. Hayat ile savaşman gerekmezdi. Sende her çocuk gibi savaşmak yerine gülüp geçmeliydin hayata. Ama hayat senin savaşarak kazanmanı istiyordur belki. Belki de ben kendimi kandırıyorum ne dersin. Hayatın herkese kurduğu farklı planları var. Senin için hazırladığı bu yolda yürürken sana yardım edeceğim elimden geldiğince. Belki de böyle söyleyerek sadece kendimi kandırıp vicdanımı rahatlatıyorumdur. Bende herkes gibi değilim derken belki de bende fark etmeden herkes gibi davranıyorumdur… Haklısın… Herkes adına her şey için özür dilerim.