Ya yandı dikenleri çıplak güllerin

Ya aç böcekler aldı bahçemizi


Uzaktan baktıkça uzak değişti

Körlük görmekle büyüdü telaşlar içinde

Rengarenk ölümler sıralandı baktık

Masalara, sehpalara kondu küfürlerle

Dişlerini sıktılar onlar, kapılardan çıktılar

Aynalar düzlediler sonra;

Temiz kıyafetler giydiler.


Mühürler verdildi ellerimize; kırmızı, mavi...

Küfre ayrı, hınca, lince ayrı

Cehennem nasıldır bilince ayrı

Basıp ayırdık ve sıradakini bekledik sanki

Biri çıkıp olmaz! diye bağırdı

Ama oldu.


Kudurdular koşarken, yarıştılar onlar

Hileler öğrendiler, gözükmeyen çelmeler;

Bir kimlik kırımı akıllı telefonlarda

Bir madalya, belki rütbe akılsız başlara

Öyle bir ayrıldı ki birbirinden,

Özrü kaldı iyinin kötüde

Tutum öğretti müsrif fakire

Dürüstlük! İrade demiş mesela

Dilsize bile öğretmişler yalanın kârını

Kuyruğu acıyan ağlarmış oysa

Vermişler kararını.


Memleket evet!

Gündüzü yırtık muşambadan

Gecesi korku ve güzelleme belediye işi kaldırımda

Ve bir umut düşer oluyor cebinden bir çocuğun

Ya da bir el vuruluyor bir kadının boynuna

Kalıyor duyulmaz bir gürültünün şarkısı

Eller bir yana diller bir yana

Ta bugünden bu yana

Ve ölmek,

Hiç bu kadar huzursuz öğretilmedi insana


Hem yandı dikenleri çıplak güllerin,

Hem aç böcekler aldı bahçemizi.