Merhaba bir fikri yaşatmak için kendini öldürenler. Bu sizin şarkınız. Ama başkaları dans edecek. Korkularınızla bile onlar yüzleşecek. Dünyadaki her şeyi kucaklamaya çalışırken düşüreceksiniz yere kollarınızda ne varsa. Tıka basa doyup kusacak, aşık olup öleceksiniz. Takacaksınız kafaya hayatı yaşamayı. Böyle böyle yaşamadan göçüp gideceksiniz. 


Merhaba yaşamak için ölümü göz ardı edenler. Sonsuz gibi değil mi acılarınız? Dünya ne de katlanılmaz bir yer. Yapacak hiçbir şey yok. Çünkü yetişmiyorsunuz. Dünyayı seksen yaşında gezip uzaydan görülen gökdeleni seçemeyince gözlüksüz, siz de bileceksiniz. Düşündüğünüzden az vakit var ve yarsını bastonla yarısını gençliğin boğaza takılan düğümüyle geçirdiniz.


Merhaba aşkı için yaşamaktan dahi vazgeçenler. Düşene tekme vurulmaz, sizi kendi halinize bırakıyorum.


Merhaba geceleri yıldızlarda tanımadığı insanların yolladığı selamı görenler. En çok sizinle muhabbet etmek istiyorum. Bir iskemle çekin. Hatta bir kürsü bulun kendinize! Anlatın, anlatın neymiş yaşamak. İçinizdeki çocuğun elini bırakırsanız düşer, bu kötüdür. Ama düştüğü yerden kaldırmazsanız sizden vazgeçer, bu felakettir diyin. 


Anlatın suratı asmanın değil acılarınızla ördüğünüz ceketi bazen çıkarıp asmanın olgunluk olduğunu. Anlatın yeni doğmuş bir bebek gibi sorgulayan, hatta tedirgin gözlerle akşama ölecek gibi boşvermiş yaşamayı. Herkesi dinlemek sağır eder insanı mutluluğa diyin. İlk gibi son gibi iyi, kötü gibi değil insan gibi yaşamayı. Bir fanusun şeklini almaktan çok, özünün etrafında dolanan bir ihtimaller bulutu olmayı. Anlatın siz. Yüksek sesle ağlayın utansın susanlar.