yandı

bu son dediğim her sigaranın üstüne bir sigara

sustum dediğim her kelimenin ardına bir kelime daha

ve bitsin diye dua ettiğim her öfkenin üstünde bir yumruk

anlamak neleri anlatır bilemiyorum

ki özünde yaşam ile hayatın arasına sıkışan buhar

mesela ruhum diyelim

bazı şarkıları söyleten ince bir sızıntı oluyor

günün döndüğü yerden başlayan kerbela acısı

saatlerin tik takında son buluyor

adamakıllı açamamış bir çiçeğin suçu kimindir merak ediyorum

şimdi isyan, şimdi’nin turistliği oluyor

oysa orada olan, bir hac yolculuğuna hazırlanıyor

çözemediğim ikilemler ikilemelere

kaçtığım düşünceler yarına dönüyor

neyi anlamak istiyorsan önce onu bulmalısın diyor biri

önce seni tanımalıyım diyorum en doğal hakkımla

tanımayı ve tanışmayı özgürlük hakkımdan sayıyorum

gerekliliklere sığınma, anayasaya asla diyor

şimdi biraz biraz anlıyorum işte

demek ki aynı ülkenin görünmek istemeyen iki sesiyiz

sen ve biz, ben ve siz, biz ve onlar

hep dışarıda olmak istiyormuşum gibi yapıyorum dışımdaki sese

çünkü anlattığını da pek anlamadım doğrusu

dışımdaki ses içimden daha uslu çıkıyor

neyi anlamak istiyorsan önce onu bulmalısın diyor tekrar

üzülüyorum kendini tekrar eden bir mizaca sahip oluşuna

 

yıllar önce

yani henüz bir mizacın kendini tekrar edişine hiç şahit olmadığım günlerde

en iyi yaptığım şeyin kaçmak olduğuna inanırdım

oysa kaçmak dediğim

kendimden geçmişteki ben’e bir yolculuk özlemiydi

anlıyor musun dış ses

anlamadığımı bulmam için gelecek bir tren yok

ve zaman geçmişten daha doğrusal

ama madem bu da tatmin etmedi seni

öyleyse biz ona yaşam ile hayatın arasına sıkışan buhar

mesela ruhum diyelim