Taşınmak başka mahalleye:


Karyolalar karyolalar

Ocakta yalandan güneş,

Ocakta yanandan habersiz çünkü tok

Tok müjdelemekten beyaz esvabı ki yok

Bizde günahlar bir ödünç defterine yazılıyor


Karyolalar kamyon kasasında yuva göçerenler

Kışı bir iplik gibi simîn iğnelere geçirenler

Söküğünü dikecekler güneşin biliyorum

Ve karyolalar,

Artık gebe bir düş köpeği kadar kar yolundalar


Karaköyde kıyıya sallanan bir vapur bekler

Bekler kardan karışan denize ne gerek

Geçerim karşıya sıcak yanından ellerimin

Geçer karşıya acısına dönen kuşlar

Karılır kartları Kadıköy gezmecilerinin

Karşıya geçer onlarla, şairler, matahlar

Kalmaya karşı hükümranlar, karunlar ve şahlar


Bir sıcak el hasreti çekerim içimden

Aşılır boyu boynundan güzellerin

Yanaklarından kan akar ve gözleri,

Kana karışır gibi alevlenir ellerimden

Sarılıp allanırım oyuncu kuşlar gibi

Gülmeyi öğrenirim keman, ud, kanun

Ağlamayı öğrenirim tar,

Bahsini açar ölümün kahverengili ihtiyar

Ellerinde çatlaklar, ayağında kar

Koşulmaz peşinden karanlığın yine de

Ölünür der bahsi kapar.


Karyolalar bir yuvaya yük müdür?

Çocuklar sıcak ve kucak arar yaşama

Eller açılır elleri onların, Allah kadar büyük müdür?


Karşıdan dönerim gündüzün içine

Güneşi küstüren yiğitler demirlerde

Yeni bir yaşamı çağırırlar sloganlarla

Üşümez gibi çıplak bir caddenin üzerinde bir,

İki cenaze kalkar.


Sahte midir ölümler?

Sahte midir Kapalıçarşı'nın kaplı altını kadar?


Kamyonlar,

Yeşilli, yazılı, karyolalı kamyonlar

Çıkar caddenin çıplağından

Çekilir yolundan karlar

Çıkar şehrin gırtlağından

Esvabı beyaz, yorganı beyaz, neşesi az

Ölüm üşür eski bir şairin dilinde

İnsan biraz


Karyolalar, karyolalar

Dört yürüyen ayaklı, yüzü ölüme garklı

Kışın yüzü farklı karyolalar.


Ben ölümü gelişinden tanırım

Susup foya vermem, demeye utanırım

Üşür üstünde helal eller de toprağa gömülür gider

Karyolalar, karyolalar.



Fotoğraf: Melek Oktay