"Mestan'mış... Mestan diye isim mi olur be! Bir adamın adını Mestan koyarsan işte böyle fabrika köşelerinde sürünüp durur. Mestan'mış... Hay ben o Mestan'ın geçmişini si... Aha bak işte. Bir adamın adını Mestan koyarsan kendiyle baş başayken bile küfredemez! Bir adamın adını Mestan koyarsan çok çalışır, az kazanır. Küçücük bir suç işlese dağ kadar günah yazılır. Eşek gibi çalışır, it gibi sürünür. Bir adamın adını Mestan koyarsan, ustabaşı ona bir günlük izni çok görür, bir de üstüne fırça yer. Mestan'mış, peh!"


Böyle kendi kendine konuşarak fabrikanın önündeki yokuştan inerek karanlıkta kayboldu. Sokağın başına geldiğinde durdu ve kahvehaneye uğrayıp bir çay içip kahvehane ahalisiyle iki kelam edeyim diye düşündü. O an eve gitmekle kahvehaneye girmek arasında o kadar kararsız kaldı ki kaldırıma oturup öylece kaldı.


"Mestan'mış... Bir adamın adını Mestan koyarsan acısına bile üzülemez, eğlenemez, ağlasa gözyaşı dökülmez, gülse ayna çatlar, yer yarılır. Bir adamın adını Mestan koyarsan o adam adam gibi karnını bile doyuramaz, aşık olamaz, olsa kavuşamaz; kavuşsa ölür korkudan, ya terk edilirsem diye. Yahu arkadaş, bir adamın adını niye Mestan koyarsın ki? Kemal koy iş insanı olsun, Davut koy kabadayı olsun, Mahir koy devrimci olsun, Berke koy baba parası yesin. Mestan'mış, peh!"


Kaldırımdan kalkıp kahvehaneye girdi. Duman, ter ve kir kokan kahvehanenin girişindeki masaya oturup:

-Ali Abi bir çay...

-Nasıl olsun çayın?

-Abi gören de ilk defa burada çay içiyorum sanır. 

-Bir gün demli, bir gün açık, bir gün duble, bir gün küçük bardak, bir gün şekersiz, bir gün dört şekerli... Adam gibi hep aynı içsen tamam da...

-Şekersiz olsun.


"Bir adamın adını Mestan koyarsan işte böyle bir çay bile söyleyemez. Mestan'mış... Adım Mustafa olsa mesela, çayımı hep aynı içerdim, kahveci de kızmazdı. Adım Erol olsaydı çayı demli içerdim. Kadir olsa açık, Osman olsa hep tek şekerli içerdim. Bir adamın adı Mestan olmaz."


-Buyur, şekersiz çayın. 

-Ali Abi?

-Efendim. 

-Senin adını kim koymuş?

-Rahmetli annem koymuş. 

-Niye Ali koymuş?

-Çok severdi Allah'ın aslanını, ondan...

-Sence benim adım niye Mestan?

-Ne bileyim ben abiciğim Allah Allah.

-Abi ben yarın işe gitmesem o Hıdır denen ustabaşı olacak puşt beni patrona şikayet edip işten attırır mı?

-Ulan oğlum vazgeç artık şu izin işinden. Vermiyor işte adam. Hem ne yapacaksın sen bir günlük izni?

-Adliyeye gideceğim. 

-Sebep?

-Dilekçe vereceğim ismimi değiştirmek için. 

-Ha ha ha... Ulan oğlum barış artık şu isminle. İsmini değil kaderini değiştir kaderini. 

-O isim değişsin, gör bak nasıl değişiyor her şey. 

-Oğlum o kızı sana adın Mestan olduğu için değil, az kazanıyorsun diye vermedi Arif Amca.

-Tamam işte. Adım Mestan olmasaydı daha paralı bir işim olurdu. 

-İyi o zaman, ülkenin de adını değiştirelim. Ne değişecek? Yine aynı yine aynı...

-Ülke değilim ben, insanım. 

-Peki adını değiştirip kendine ne ad koyacaksın?

-...

-Söyle ne koyacaksın?

-Onu hiç düşünmedim ama bulurum güzel bir isim. 

-Oğlum çayını iç, git uyu, dinlen. Delirdin sen iyice. 

-Abi bana bi' Kemal de bakayım. 

-Kemal. 

-Efendim Ali Abi. 

-Ha ha ha...

-Gülme abi ya. Yakışmadı mı yani?

-Oğlum hadi git evine. İşim gücüm var benim. Deli deli konuşturma beni de...

-İyi akşamlar abi. 

-Sana da Mestan.


Kahvehaneden çıkıp eve doğru yürürken "Bir insanın adı kaderidir ama Ali Abi bunu anlamıyor. O izni alıp adımı bir değiştireyim, herkes görecek nasıl değişecek her şey." diye mırıldandı. Başını kaldırıp pencereye baktı. Kahkaha sesleri geliyordu içeriden. "Işığı yanan evler, mutlu insanların evidir. Mutsuz insanların lambası yanar ama ışığı olmaz." dedi kendi kendine. "Ah be Dudu. Baban vereydi seni bana, ismi çirkin iki insan, mutlu olurduk belki de be!" dedi, Ahmet'le evlenen Dudu'nun penceresine bakarak. 

Ellerini ceplerine koyup ceketinin yakasını kaldırıp yürüdü eve doğru. 

"Keşke adım kış olsaydı. Bir mevsimden ne olurdu ki? Biter giderdi üç beş aya. Sonra bahar koyardım adımı. Yok yok, kadın ismi o. Bahar olmaz. Yaz olur ama bak. Yaz güzel isim. O da biterdi ama mevsim olduğundan. Bir adamın adını niye Mestan koyar ki insan? Mestan'mış peh!



Ertesi sabah elektrik direğinde asılı erkek cesedinin cebindeki notta şöyle yazıyordu:


"Bıktım yokluktan, yoksunluktan, üç kuruşa aç biilaç yaşamaktan. Her gün it gibi çalışmaktan, evle fabrika arasında hurda bir araba gibi gidip gelmekten. Birini sevmeyi bile kendine layık görememekten. Ben de biliyordum isim değişince hiçbir şeyin değişmeyeceğini ama işte insan çare bulamayınca ya yakınına sığınır ya da en kolayına kaçar. Araştırmıştım Mestan'ın anlamını. Mest olmaktan geliyormuş anlamı. Uysal, sessiz, uslu demekmiş Mestan. Kim bilir belki de rahat edeyim diye adımı Mestan koymuştu rahmetli anam. Öbür tarafta soracağım nedenini. 

Şunu da bilin isterim: Hakikati değiştirmek için bazen en onulmaz çözüm bile hiç uğraşmamaktan iyidir. 

Ben yoruldum, siz devam edin. 


Yağız Mestan Ağcalı"