Mesut çok yalnız. Başta insanları suçlasa da sonradan kabul etmiş, kendi tercihiymiş. Herkesi itip tek başına acı çekmek istemiş. Aslında Mesut fedakar. Mesut bencil değil. Tek acı çekmek herkesin harcı değildir değil mi? Mesut'un söyleyecek çok fazla cümlesi varmış. Ama tam anlatamamaktan korktuğu için hep başka cümleler anlatıyormuş. Alakasız ve boş. Bir gün anlatmayı öğrenirse eğer, belki yalnızlığından kurtulur. Ama o zamanda konuştukları değil kendisi boş olacak. sevgili okur, Mesut bir ağaç. Hem de hiç mesut olmayan bir ağaç. Konuşma ve konuşturan kişinin kalbini yansıtmak gibi hoş özellikleri var. İlk konuştuğu günden bu yana mesut delirmiş. Özür dilerim mesut, seni bu işe ve bu yazıya hiç katmamalıydım, sen gölgesiyle arkadaş olan bir ağaçtın sadece. Yaşamak denilen eylemin sadece kıyısında duran, yaşanan eylemlerin köpüklü dalgası sadece ayaklarına değen masum bir ağaç. Seni bu denize soktuğum için özür dilerim mesut. Eğer çıkmayı başarırsan bir dahakine sıcak bir ağustos günü elinden tutarım, birlikte yavaş yavaş gireriz. Ben yüzme bilmiyorum ama bir kere boyumu aşan yerlere girme gafletinde bulundum. Sonra yüzme öğrencisi oldum. Daha öğrenemedim tabii. Elimi kolumu çırpıyorum sadece. Bir gün öğrenirim herhalde. Belki balık olurum.
Bir gün güzel bir balığa kandım. Ah, balıklar çok büyülüdür, onlara hep aşık olurum. Ama balıklar hep başka balıklara aşık olur. Öyleyse hadi balık olalım. Çok istesem de balıkları hiçbir zaman suçlayamadım. Çünkü balık olmanın bedelleri ve uçsuz bucaksız bir acısı var. Ah Mesut, seni bu denize sokmamalıydım. Denize girmek masum kalplere göre değildi. Balıklar çok güzeldi, ben onlara kandım.