Yazılan ilk mektubun yanlış adrese gitmesi gibi, asıl sahibi henüz bulmadan kağıda dökülen hayalleri bir yabancının okuması gibi...

Yeri dolmayacak hayaller kuruyorum. Eksik parçayı yanlışlarla kapamaya çalıştım. 

Belki biraz aceleydi her şey, biraz tatlı, biraz sıcak, biraz sıkıcı ama bir o kadar da içten... 

Öyle fısıldadı kulağıma bir ses. Aidiyet demişti... 

Keşke çocukluğumu paylaşsaydım demiştim içimden. Belki çocukluğumu paylaşsaydım, o da bilirdi insanın içinin sıcacık olmasını. Çok isterdim annemin benim yemem için verdiği meyveleri evden kaçırıp arka bahçede onunla paylaşmayı. Biz belki beraber büyüseydik gözlerime her baktığında aklına annesinin çocukluğunda yaptığı kurabiyelerin kokusu gelir ve gülümserdi. Yirmi beş yıllık ömründe güzel anlardan korkup sıkılmak yerine sımsıkı sarılırdı. Biz beraber büyüseydik eğer, bilirdi pantolonumun tek cebinde her zaman onun içinde bir şeyler olacağını. 

Biz beraber büyümedik. Biz çok geç karşılaştık. Ben içimdeki çocuğu toprakta yalın ayak koştururken o çoktan bahçesinin kapılarını kilitlemiş. 

Biz beraber büyümedik o yüzden, biz hiç biz olamadık.