Deliriyorum! Bu çok korkutucu! Delirmek değil bunun hoşuma gidiyor olması çok korkunç! Ben daha önce bir deliyi bile iyice tanımadım, delirince ne yapmam gerektiğini bile bilmiyorum. Beni sevdiğini hatırlıyorum anne, özür dilerim deliriyorum. Bunu hiç istemedim, anlatsam anlarsın zaten. Babama anlatmam zaten, anlatamam. Anlamaz beni, kimseyi dinlemedi ki babam hayatında, birini anlasın. Hep yorgundu, hep bitkin, hep neşesiz. Hiç güldüğünü görmedim mesela, belki benden çok uzaklarda gülüyordu, bilemem. İşten gelir, yemeğini yer, her gece içer ve yatardı. Koyu bi sesi vardı, ne zaman bi şey isteyecek olsa konuşurdu, konuşmaya değer bi şeyi yoktu belki. Duvarları sessizlikle sıvanmış bi evde büyüdüm ben. Kimse kimseyle konuşmazdı neredeyse. Ben ablamı da konuşmayı sevmeyen biri zannederdim. Evlendikten sonra kendi evinde konuşmaya başladı. Konuşmayı seviyormuş aslında, anlatacak kimseyi bulamamış. Babamın kıyafetleri, elleri, nefesi hep barut kokardı. Barut fabrikasında çalışırdı, belki şimdi emekli olmuştur, belki de çoktan… bazen aklıma geliyor, babamı arada mesaiye bırakırlardı, mesai parasını asla ödemezlerdi ama… Belki şu elimdeki tek mermide o mesailerin hakkı vardır, belki bu mermiyle kendimi öldürme hakkım vardır. Bu mermi benim babamın alın terinin ödenmeyen karşılığıdır belki de. Ama korkuyorum. Hasta olup işe geç gittiği günler aklıma geliyor, bi şekilde bu geç gidişler fazla mesaileri karşılıyorsa ya ödüm patlıyor. Babamdan korkuyorum, komutanlarımdan korkuyorum, şanlı devletimin sınırlarını koruyamamaktan korkuyorum… Delirmekten de korkuyorum aslında… Ya olması gibi deliremezsem ve ailem benden utanırsa, babam daha çok içmeye başlarsa bu yüzden…