Keşke kavga etseydik,

Abartı boynuzlarımızı gere gere tokuştursaydık şöylece

Bir sebep verseydi şu inat boynuzlar bana.

Paspal bir aykırılığın kazımasıyla bileğimiz sıyrılsaydı topraktan

Mazoşist bir anı gıdıklasaydı beni beş yerimden

Kalkıp sana bir mektup yazsaydım, gövdene uzaklarda.

Gürleseydik alabildiğine,

İncinmeseydi hiçbir mimoza.


Karnım taşa döndüyse, tıngırdıyorsa midem

Ve uluyarak şarkı çınlıyorsa bir kadın uzaktan

Bizi önce saçlarımızdan başladılar dikmeye,

Bizi önce yontarak oydular yeryüzünden.

Yapışkan bir türkünün fütursuz zılgıtıysak madem

Keşke sıçrayarak uyansaydık aynı rüyadan.


Bu sarkastik salıncakta kendimi egzajere ediyorum

Kırmızı ışık, gözlerin yaldızlı yine de

Beni evimden alıp başımı kaşıyan gurbet

Beni evimden alıp bana evimi aratan daracık akvaryum,

Ne zamandır oradasın?

Keşke baş rolü olsaydık sürrealist bir tablonun.


Boynuzu cilalı bir koçtan kiremite dönüştü beyaz perden,

Çın çın çın aforizmaları salyasında kadının

Kemirdikçe palazlanıyor kahkahası ve büküldükçe iyileşiyor kambur yarası

Vitrini söküyorum, camları indiriyorum

Kaldırıyorum o gurbeti kaburgamdan

Uzak nedir unutturuyorum ellerime

Nihayet, pekiştirerek hazan karası matemi

Bir zikzaktan arta kalanlarız,

Yıllar önceydi işte,

Biçimini almak istedikçe hırçınlığım diş biledi.

O nadir kemerini çözerek dilinden,

O paslı kirpiğini üzerime silkeleyerek,

Üzerinde at koşmamış bir vatana semer diye fırlattın beni.


Çıkıp çıkıp sokağa adını ezberletişim,

Kaldırıma bırakışım soluğumu ve tutuşum bir karıncayı.

Gurbetleştikçe bağrım-

Hayır, bu sabah sancıyarak uyanmamıştım ben.

Benimle oyun oynama,

Karların arasından sıcacık bakma bana,

Öyle söyleme o şarkıyı,

Hayır, bu sabahın güneşi olmayacaksın sen,

Evimi öyle allayıp pullama,

Özletme bana bir çocuk kıkırtısını.

Bana keşke dedirtme-

Keşke parçalanmasaydık eklemlerimizden öylece.


Omurgasızlığın bedeli değil bu yalnızlık,

Aklını sererek ipe, nara atmanın hiç değil.

Sürüyerek ayaklarını gamsız bir otobüse,

İşte dedim ya, işte

Biz seninle pürüzsüz bir karanfiliz iç cebin gizli parfümlerinden rol çalan

Biz seninle sapsarı bir akşamdan kalmayız düşler bahçesinde.

Kavga etseydik bir kez,

-Keşke kavga etseydik-

Kırbaç gibi şaklamayacaktı sırtımıza gurbetten haraler.

Şaklamayacaktı sisli çocukluğum halılar üzerinde.

Biz seninle iki suskunluğun kekre figüranlarıyız gözü uzaklara dalan.

Yad ellere salarak simetrik bir yalnızlığı, güldü geçti öylece.


Kayıp Mu, nerdeysen söyle.

Ya da gel,

Al beni gurbetten.

Al beni bu prangalı düşler ülkesinden.

Keşke Mu,

Bir kez kavga etseydik.