Beni dünyalara değişmeyen

Seni bir kuytuya değiştim gel gör


Çıkılmazdı yokuşlarından yukarı

Tutulmazdı ellerinden yağmurda bile

Durup yürüyemediğimiz köşelerde insanlar

Onlar bir telaşın en içinde ekmeğe koşarken biz,

Elbet olmazlara meylediyorduk.


Arıtılmamış sevgiden kurulu düz düzen,

Koynundan ellerime sızmayan materyalizm,

Şimdi bir tütün sarmaktan yukarı değildir.

Değildir biz bir boşluğu dolduramadık diye


İşte

Kanamaya yakın annesini arayan bir çocuğun burnunda dünya

Savaşlar konuşuluyor hoyratça televizyonda

Ve yoksulluk bu kadar şehirli,

Bu kadar modern,

Bu kadar yüzümüze gülerken

Sevmek sevilmek hepten ahmaklıktı.


Kudurulurdu kaldırımlarda pazartesiden cumaya

Kondurulurdu anneden bile ihanet evlatlara

Kırılan çarkın hangi dişi!

Yorulan hangi işçi!

Kayırılan, doyurulan biz manevralardayken gözlerimizde yaban...

O sahteliğindendir anlaşılmayana aşk mı diyeceğiz?

Yalan!


Güneşi temizlerdi şehrin temizlikçileri yollardan

Belediye otobüslerinin bittiği yere kadar

Şehrin pisliğini gündüzleri

Geceleri savrukluğunu

Küfrü, horgörüyü anlamazlıktan gelerek


Sen, her baş dönmesinde kurulup kurulup

Sen, her seferinde yeniden dener gibi sevda diyorsun

Benim solgunluktan, yinelenememekten midem bulanıyor

Bir cevap bekliyorsun biliyorum

Kaçtığımı biliyorsun biliyorum

Ama kaçıyor,

Nihayetin kapısını arıyorum


Çıkıp tenhalara sığınıyorum

Elimden gelmiyor, gönlüm istemiyor bir çiçeği sevmeyi bile

Bana küllerimi toplamayı öğretme işte

Bana yine deme; yeni deme

Kafan karıştıkça içime içime gelip

Kafan karıştıkça seni seviyorum işte deme


İşte gök bile örtmüyor günahlarımızı

İşte gök bile kör


Sen beni yenileyip yenisine değişmez iken

Ben seni kırık bir kapıya değiştim gel gör.



Çizim: Sezin Hasgüler