Isabel… Ah güzel kadın,

Güllerin, papatyaların ve mürekkebin Tanrıçası.

Kumsalların ve mavnaların ilhamı olan insan!

Denizlerin mavi pelerini.

Isabel… Güneş çanağı,

Ay şarabı ve nal seslerinin ince tınısı;

Çeliği gözlerinde taşıyan kadın,

Kırmızının onuruyla kutsanmış zat,

Teni kırların, kırağıların ve bulutların rengiyle ovulmuş.

Isabel… Ah dehşetli kadın,

Zincirlerim senin sözlerindir;

Prangalarım bana olan göz kaçırmaların,

Mesafelerin en hissedilen yası,

Yokluğunsa varlığının benin olmaması kadar hüzünlü.

Isabel… Ah tatlı kadın.

Oysa bilir misin ne kadar zordur,

Sabah sekiz, akşam on mesaisi fabrikalarda;

Fatura yatırmak, Taksim'de içmek,

Yeni bir ceket almak ve âşık olmak yeniden.

Gülüşünde kanat taşıyan kadın, Çırpınışlarıyla gönlümü esirten melek!

Isabel… Ah sonbaharlar geldi.

Ağaçlar kızarıyor senin ardından,

Yağmurlar gibi sen bekleniyorsun memleketimde.

Uzaklardasın bir divan gibi bir döşek,

Isabel! Senin uğruna günahlar işlenmesi gerek...