Yazmak diyordum yazmak kafamı çatlatırcasına çekilmez bir çile. Üstelik bir sızıntıdan ötesi değil satırlara akan. Çatlaktan sızıntı akar diyorsun. Hakkın var fakat buna dayanmayan gövdem nasıl yolunu bulup akan mendereslerin darbesine dayansın. Yazmak için hangi akıntılara bent ediyorum kendimi bir bilsen. Sen olmasan kime anlatılır ki bunlar ama sana söylenecek sözlere girmeyeceğim. Yalnız, sen gerçek masumiyetim adısın. Öyle saf değil, ahmak değil; bilinçli, tunçtan bir iradenin kardığı feraset senin masumiyetin. Söylüyorum işte, yazmak için neler yapıyorum. Hayır, sana kendimi hangi girift aralıklara sığdırdığımı, ne kamikaze cesaretlerin rüzgarına savurduğumu anlatamam. Fakat biliyorsun en ehemmiyetsiz vakıalardan dahi neler çıkarıp ne derin üzüntülerin batağına saplandığımı, ne acaip çalkantıların, ne büyüleyen heyecanların peşine düştüğümü. Sakın bana mantık işi değil şu senin yaptığın deme. Bu meseleyi daha sonra uzun uzun tartışırız.


Öyle korkuyorum ki bir ince elem, kronik bir sancısızlık, şu herkesin baş belası hissizlik hastalığının okları beni de bulacak ve yazamayacağım. Doğrusu hâlâ emin değilim yazmak için mi yaşamak, yaşamak için mi yazmak ama yine de sana anlatmaya korkuyorum. Mesela bazı mücbir nedenlerle bir senaryo kurup kısmi bir tiyatro çektiğimi kafamın içinde. Orda yaşıyorum trajediyi de kara mizahı da. Lakin henüz hiçbir senaryomda öldüremedim kimseyi. O da bir şey mi ölemedim bile! İnsan ölümü nasıl yazar ki yaşamadan. Madem yaşanmıyor hiç olmazsa ona en yakın ana gidebilmeli. Endişelenme. Sadece misal veriyorum beni anla, katıksız bir duyumsama ile duy diye çünkü okumak yazmaktan zor. Ne yapayım. Sırf senin dikkatini diri tutmak için bir takım hassasiyetlerine dokunuyorum. Beni affet. Biliyorum bu sözlerim seni ağır bir tedirginliğe sevk etti. Umuyorum verdiğin kıymeti böyle hunharca harcadığım için bana serzenişte bulunmazsın.


Mücbir nedenlere gelince -aklın orada takılı kaldı, seziyorum- hissetmenin sonsuz çeşidi var ve ben hangisini tadıp hangisini tatmadığımı henüz anlayamıyorum. Oturup bir bir yazmak geliyor bazen içimden duyumsadığım her hissi. Yaşadığım hisleri unutacağım diye ödüm kopuyor. Nasıl da büyütüyorsun diyorsun şimdi bana o kendinden emin, huzurlu, duruluğuyla bütün umrumu kendi hudutlarının içinde tutan sesinle. İşte bu en mücbir sebep, tatmadığım hisleri tatmaktır. Bu hisleri çoğaltıp o çatlağı büyütmek. O zaman işte seni yazdıklarımdan okuyacağım.


24 Kasım 2023