Beni senin toprağına eşmişler

Mezar mıyım, kuyu muyum,

Pişkin simyaların suyu muyum,

Bir çocuğun avcuna koysalar hamlığımdan

Olur muyum?


Yine de çocuklar çeker canım

Sevemem yaşamaklığı

Bıkkınmışım, yorgunmuşum,

Bir ayrık otuymuşum cılız kedilerle

Solgunmuşum yüzümden


Senin varlığını dilerim senden

O kadar cevapsız kaldı ki sorduğum sorular

Ben var mıyım onu bile anlamadım

Sen de sustun

Yadırgandım ellerimden yüzüme kadar

Utandım, utandım.


Bana sen mi öğrettin kalenderliği?

Yahut senden mi öğrendim zebun düşmeyi?

Niçin herkes mevsimli açarken böyle,

Ben bitime yetişirim,

Kahkahalar bitmişken meclislerde

Ya ben kime sorayım gülmenin gerekçesini


Ne olurdu yani içirmeseydin şaraplarından

Düşebilseydim ayaklarına

Gücüm olsaydı biraz,

Dövüşebilseydim.

Ekmek yetirip bölüşebilseydim

Göçmenin ustası kuşlarla ölüşebilseydim yolumda

Öper miydin gözlerimden?


Olsun,

Beni bırakma insanların arasında

Bıktım ağzıma sürdüğün kandan

Bıktım ahraz sabahların korkunç uzamasından

Görmüyor musun diyorum

Ben olamıyorum

Göveremiyorum

Bir yaşamak sözüm vardı mühletsiz

Beceremiyorum.


Beni senin toğrağına düşürdüler

Çamur muyum, toz muyum,

Nizamında yoz muyum

Çek çıkar beni bu suret-i sayeden

Hakikatlik göremiyorum.




Fotoğraf: Semi