Yığınlar kopuyor iç dünyamın porlarında ve ben kente dönüş trenindeki avuçlarımı özlememeye yemin etmeyi bilmiyorum.


Burnumdan soluyorum, çiçekleniyorum, çanak yapraklarım çanak tutuyor saksı bitkisinin bilinçli merhametine.


Öfkeme kılıf yok, yokluyorum, yok. Benim öfkem kızarıp kızarıp morarıyor küstah çarkın sonsuz döngüsünde. Hop.


Prangasız bir hayali israf etmesin, kalabalık yapmasın devasa gövdem. Portatif bir sadelik, plansız ve sinirli bir derişim.


Enzim gerekebilir sözcük sindirimine karşı. Sırt çantam kırt diye isyan eden bir adama dönüşmedi ama teğet. Temeli eskiz.


Kendi hezenini görmez insan, görmüyor. Ben ki pembe renkli ve piyasadaki en büyük değerde olan bir fark rotu sahibiyim, kendim anlattım aynaya. Şimdi adım küfre dönüşmedi nazarımda.