siyasi başlıklı gazeteye sarılı bir demet beyaz laleyle isfahan sokaklarındaydım. omuzlarıma dökülen başörtümden şakaklarıma düşen saç tellerimi geriye ittirip duruyorum. isfahan sokaklarını evime yakın etmenin tedirginliğiyle adımlarımı flulaştırmıştım. evet, evet... bedenimi saran bi' heyecan söz konusu! sahafın birinden güç bela temin ettiğim mensurelerin dizelerine bir çizik atma kıpırtısıylayım. tâbi bunları yazarken diyarbekir'in merkezinde, herhangi bir evin mutfak masasında oturduğumu bilmek neyi değiştirir ki? iran'ın sanat çemberinde esareti hissettirirken furuğ, biraz evhamlılığım tutuşmuş olsa gerek. haklısınız! damdan düşer gibi oldu, toparlıyorum hemen. nadirkitap arşivlerinden elime tutuşan furuğ esintisiyle iran'ın rejmine direnen kültür-sanat kıvılcımı beni bir anda isfahan sokaklarına sürdü. aman efendim sıhhatimiz bâki olsun! diyarbekir demiştim; ahmed arif'ler mi dersiniz, cahit sıtkı'lar mı... farklı milletleri bir arada renklendiren meryem ana kilisesi mi dersiniz, tarihi 850 seneye dayanan güneş saatli ulu camii'si mi... kültürü de edebiyatı da içinde harmanlayıp sur sokaklarına serpiştirivermiş.

ve yine diyarbekir demişken gidişatı biraz iyi yönde suistimal edip yurdumu betimlemelerle boğmak niyetindeyim. bu şehirde tan yeri ağardı mı vakıflar hanı'ndan tüm dağkapıya kepenk sesleri savruluverir. dükkan önlerine atılan masa-kürsü kombinasyonunda bir esnaf kahvaltısı döner ki hasanpaşa hanı'nda sunulan serpme diyarbekir kahvaltısı, çekirdekten yetişme kalır. bağından kopma tatlı-sulu karpuzu, tazesinden koyun peyniri ve sıcacık diyarbekir'in meşhur tırnak ekmeği üçlemesini tattınız mı damağınız şenleniverir. sonrasında adımlarınız sizi, hz. süleyman camii'nde tarihi dokusuyla karşılar. orayı da geride bıraktınız mı kendinizi xale meheme'de ocakbaşında ciğer yerken buluverirsiniz. bu şehir, gözünüzü de gönlünüzü de hatta midenizi de doyurur.

medeniyetin beşiği sizleri biraz da önünü karanfillerin taçlandırdığı dört ayaklı minare'ye savurduğunda hüzün içinize siner. bu hüzün sizi alır, hevsel bahçeleri'ne karşı acem çay tabağı sunumlu bardakta kaçak çayınızı yudumlatır. gel gelelim acılarıyla barışık bu şehirde on gözlü tepesinde elinize tutuşan kırmızı- beyaz puşiyle diyarbekir halayı oynayacak kadar şen olursunuz; tıpkı türküdeki gibi... ha birde devamındaki gibi etrafı beden oluverir, orası da çin seddi'ne kafa tutmuş yiğitliktedir. bir yiğitte vardır ki fırat olup diclesi'ni on gözlü derinlerinde bekleyen... dicle bu yurdun sönmeyen direnci, mezopotamya'nın narin kızıdır. diyarbekir de mezopotamya'nın batmayan güneşidir.

başlangıcım iran rejminden müzdarip olsa da yüklemlerimde mezopotamya'nın güneşiyle soluklandım. canım furuğ'un eşlik ettiği mutfak masası vehmiyle bu toprakların paha biçilmez yanını sizlerle paylaşmanın gururuylayım. daha nice yazamadıklarımı, sizler yaşayarak keyfini çıkarın.

şüheda elaltunterin