Tüm cümlelerin içinden geçtim buraya gelmek için, yazmaya başlamak için kendimle o denli savaşıyorum ki, bugün yine yenik düştüm kafamın ağırlığına. Fizikte atalet kavramı var sizin için google'da anlaşılır bir tanım bakındım, cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir, yazmışlar. Kendi ataletimi aştığım zaman yazabilir hale geliyorum, yazsam ne değişecek yahut fikirlerim, toparlanabilir mi bakacağız.
Benim çok arkadaşım var, dün düğünde, damat sevdiğim bir arkadaş vefa borcu olarak katlandığım bir düğünde, beni yeni tanıyan birisi, sende herkesle anlaşabilecek bir tip var dedi, durup küfretse daha mı iyi olurdu diye düşündüm. Kendimi düşünmeye başladım hocam, yanlışlıkla tak, boşluk yere denk geldi. Herkesi anlıyorum hocam, kafam deli dolu, herkesi anlıyorum da bir kendime bir hal çare getiremedim diyemedim. Hadi canım, aslında aksiyimdir, huysuzumdur, ama kendime hep diyemedim.
Doldurmaya başladım, sağımı solumu, düğünle, dışarıda uzun uzun sigaralı kahvaltılarla, akşam evde nargilelerle, doldurmaya başladım, dolarım sandım, yanlış anlaşılmasın, doldum. Epey. Aklıma Umut'un veda ederken, senin sevilmeye ihtiyacın var, sevmeye doymuşsun deyişi geldi. Evet hocam, çok doğru dedin, ama giderken deyince sanki daha da ittin beni boşluğuma, fark edemedin, sen çok seviliyordun, gözün görmedi sevgisiz nasıl yaşanır.
Her neyse hayatımdan umudu çıkaralı epey oluyor, umut etmeyince o kadar dokunmuyor, metaforunu kullanmak canımı sıkmıyor. Neyse, ofisten sevdiğim bir abi de sanki başka bir manada bakıyor bana, dün arabada arkada üç kişi, yan yana gidiyoruz, çok yüz göz olmamak için 4 saat uyuyor numarası yaptım, genel hayattaki rolüm de bu olduğundan çok zorlanmadım. Sevecek gibi olduklarında nasıl mideme kramplar giriyor, evet hocam yılların sırrı, bu kadar sevip de sevgi alamayan biri olarak 26 yılı devirdim.
Neyse, zor durumda bir arkadaşım var, şey diyorum böyle zamanlarda, ama Allahım, ben kolayına kaçsam da o her şeyin en doğrusunu yapmaya çalışıyor, zaten imtihan böyle zorken bir de kötü insanlarla imtihan ediyorsun onu? Sonra susuyorum. Uyuyor numarası yapıyorum, o da öyle yapıyor biliyorum, bu gece öyle şiş gözleriyle.
Bu hafta, biri öldü, öldürüldü, vahşice. Avukattı, erkek arkadaşı kısk.. sinirl... vurmuş. Ablamın arkadaşıydı, yıkıldım, sonra düğüne gittim. Yıkıldım, mescitte 29 dk ağlayabildim sonra içeri girdim, koda eblek eblek bakarken 3 gündür çözemediğim bugı çözdüm, beni günün kurtarıcısı seçtiler. Hayatın sırrını çözmüştüm aslında, masamda ağlak gözlerle ekrana bakarken, hayatın bu kadar olduğunun sırrını. Bunu yazıp öleceğim. Hayat bu kadar, avukat olmuştu, ofisi vardı. Mezun olana kadar ne acılar.. Hatırlama diyordum kendime.
Ferman Akgül, yaranmaz aşık söylüyor, benim için, o kadar halden anlıyor ki,
Yara kimden oldu bilemedim ben
Ellerin sözüne uydun yine sen
Dertli dolap gibi inler inlersen
Yaramaz ağacın dalı mı değdi
Aman aman, dost değdi
değdi hocam, yaşanmamış hayatların burukluğu değdi, 24 yaşındaki kadının kahreden sonu değdi, 30 yaşında hala hayatını düzene sokmaya çalışan dost değdi, kirayı artıracağım diye hasta yaşlı demeden sokağa atan insanın adiliği değdi. beni öyle sevgisiz, tenhada bırakan yar değdi aman, aman.
he, her ne kadar Tarık Tufan denginde bir hayat yaşasam da, asıl başlığa geleyim, mutlu bir sabaha uyanmak için ortalığı toparladım, geç yaşlanayım diye sürdüğüm serumlardan sürdüm, yaşlılık kafada hocam,. bunları bilip de mutlu bir sabaha uyanalım,
Şişirdim kafanı dost, bir sen değilsin, yalnız değilsin diye, yazdı, günlüğüne, gözündeki yaşı silerek.