“…Belki yer yüzündeki insan sayısı kadar
çeşitli anlamı vardır mutluluğun.”
-Terry Eagleton
Mutluluk olarak adlandırdığımız his aslında nedir? Geçici bir yanılsama mıdır, yoksa ruhun erdeme uzanan süreci mi?
Birçok insanın mutluluk hakkında ortak bir görüşü varsa o da mutluluğu iyi hissetmekle eş tutmalarıdır. Bu hissin kaynağı ise kişiden kişiye göre değişebilir. Örneğin hedonistler; iyi hissetmenin, mutlu olmanın ve hayatın anlamının, kısaca en önemli değerin haz ve zevk almak olduğunu savunurlar. Gözlemlediğim kadarıyla bu görüş son zamanlarda çoğunlukla genç kesim tarafından kabul görüyor. Bunun nedeninin ise kolay yoldan ve çabalamadan mutlu olma arzusu olduğunu düşünüyorum. Fakat bunun tam tersini düşünenler, belli bir emek vermeden gerçek mutluluğa ulaşılamayacağını ve zevk peşinde koşmanın rahat düşkünlüğünden başka bir şey olmadığını savunanlar da vardır. Onlara göre “gerçek mutluluğu” yakalamak için fedakârlık göstermek, çabalamak, kabullenmek ve azla yetinmeyi bilmek gerekir. Aksi taktirde azla yetinilmez ve sürekli yeni bir haz peşinde koşulur ise bu sonu bitmeyen bir zevk arayışına dönüşür ve gerçek mutluluğa asla ulaşılamaz. Nihilist Alman Filozof Nietzsche ise mutluluk arayışını zayıflıkla ilişkilendirir ve ona göre huzurlu ve endişesiz bir hayat sürme arzusunun hayata daha büyük anlamlar yükleyemeyen vasat insanlar için olduğunu söyler. Ona göre insan kendi fikirlerini, özgürlüğünü ve iradesini savunarak, bunlara karşı olan engellerle mücadele ederek “memnun” bir yaşam sürebilir.
Göründüğü üzere gerçek mutluluk kavramına herkes farklı anlamlar yükleyip onu hayatının amacı haline getirebiliyor. Fakat öncelikle “gerçek mutluluk” diye bir şey olup olmadığını sorgulamalıyız. Eğer gerçek mutluluk diye bir şey varsa tek ve herkes tarafından kabul edilen bir kavram olmalı ki “gerçek” sıfatını koruyabilsin. Lakin herkes mutluluk kavramını kendi düşüncelerine göre kendisini iyi hissettirecek ve memnun edecek şekilde tanımlar. Bu, bir açıdan kendini şartlandırmak ve kısıtlamaktır ama doğrudur. Örneğin haz peşinde koşarak mutlu olacağına şartlanan birisi haz aldığı ve acıdan kaçtığı an süresince kendisini iyi hisseder. Öbür yandan kendisini sakin, rahat ve dünyevi zevklerden arınmış bir hayat sürerse mutlu olacağına şartlandırmış birisi de kendi içini rahatlatıp kendisini iyi hissedebilir. Önceden bahsettiğim üzere mutluluğun temel noktası kendini iyi hissetmek ve memnun olmaktır. O zaman memnun olduğun ve iyi hissettiğin ana ulaşmak için hangi yolu izlediğinin çok da önemi yoktur. Mutluluğa ne kadar anlam yüklersek yükleyelim ne mutluluğun kendisi ne de anlamı değişmez. Mutluluğa anlam yüklemek sadece kendimizi şartlandırmaktır ve yanlış bir davranış değildir, bir kaçıştır. Sonu gelmeyecek bir arayıştan kaçış...
Ayşen Saran
2022-10-01T11:12:28+03:00çok sevdiğim bir konu. modern çağın en temel tartışması bence. siz de güzel işlemişsiniz, kaleminize sağlık. bana farklı açılardan baktıran bir kitap önermek istedim size naçizane :))
Alfred Adler - Mutsuz Olmak: Bir Yüreklendirme
Kitap, mutsuz olmayı meşrulaştırarak mutluluğa ulaşılacağı fikrini parlatıyor. Benim ufkumu epey açmıştı :))