Kimseler tanımasın sesimi

Dörtnala sevdalanmışken ayağımda lastik pabuçla!

Köşebaşında küfrederken hayrata, dişlerimde çiğnedim çocukluğumu

Ağzım annem kokuyor Nadia!

Dövüşürdüm her gece kralın terasında ve

gözlerim gözlerini arardı, bulabilsem belki hayatı savuracaktım

Belki bir kelle alacaktım ölümden

Kral bana bakardı Nadia, kral seni sorardı Nadia

Terastan izlerdim piç bir gemi kalkardı limandan

İçimde bir şey susardı

Uyurdum, uykularım demirdendi

Kabuslarımda satılırken ruhum gıkım çıkmazdı: Seni görürdüm

Piç gemi limana yanaşırdı uyanırdım

Kuşlar bana küfrederdi kırık aynada

Kırk ayna toplasam göremezdim seni Nadia

Güneşin alnına savururdum kılıcımı

Az ileride nefesim kesilirdi dizlerim çözülürdü

Tüfek ateşlenirdi mataramdaki su yere ağlardı

Göz altlarımdaki rıhtımda dururdum bazen

Heybemde biraz ekmek çokça ölmek!

Boğazım düğümlenirdi, çığlıklarım çırpınırken rıhtımda, yalın ayak

Senden bir ulak gelirdi, sağır ve zifiri

Kral görünürdü:

Ölümü koklardım

Sen hiç toprak oldun mu Nadia?

Ölüm en çok bana yakışır.