Eskiden insanlar ismini vermek istemediği sevdalarına “Nalan” derlermiş. Birileri hakkında yanlış düşünmesin, yanlış tanınmasın diye. Şimdilerde ise bir yarış hâline gelmiş durumda, kaç kişi ile sevgili olunduğu ve acı bir söz gibi dilinde herkesin sevdası, hiç tanımasa bile sevda sahiplerini. Adı bile var, magazin.

Başlıyor ve bitiyor belki birkaç gün yüzler asık tripler havada ve unutuluyor, teselli edene varıyor çoğu zaman teselli edilen. Sebebi teselliden mütevellit değil tek kalmak acizlik geliyor, bir kişiye bağlı kalmaksa ahmaklık. Doğru kişiyi aradığını, şansının kendine hiç gülmediğini iddia ediyor Ted Mosby kılıklılar. Sarı şemsiyeli bir insanı beklemek yerine yüzüne gülen herkesin sarı şemsiyeli olduğunu düşünmek moda şimdilerde. Peki sebebi ne? Kendimize olan saygımız ve iç dünyamızda yaşamakta olan sese olan güvensizliğimiz. Aslına bakarsanız içinde bulunduğumuz yüzyıl bu güvensizliğin nedenini açıklıyor. En yakın arkadaşını sevgilisi ile tanıştırmayan insanlar var. En yakınımızdaki insanlara güvenemiyoruz, bizim olanı çalmasınlar diye onlardan uzak tutuyoruz, elimizdeki her ne olursa olsun. Eskiden karşı taraf incinmesin diye söylenen “Nalan“ bugünlerde bizden almasınlar diye söyleniyor. Çevremize karşı oluşan bu güvensizlik ortamı iç dünyamızı da etkiliyor ve sonuç olarak kitlesel güvensizlik ordusu oluşuyor. Haklı bir geri dönüt oluyor bence zira bu yüzyılın insanlarının birbirine olan tutumunu özetleyecek olursam “Çamur at yapışmasa da izi kalır” derdim. Son bir öneri, eğer bir Nalan’ınız varsa asla kesin olarak sizin olana dek kimseye bahsetmeyin. Çalamasalar da çomak sokarlar.