Mükemmel olmayan bir kahve içtim mükemmel olmayan derslerim var

dostluklarım da mükemmel değil

Hayatın sırrını da çözemedim

sadece bozuk bir hoparlör sesi,

radyoda Mor ve Ötesi...

Şöyle diyor nakaratında:

-Hayat herşey yolundayken dur dedi artık

-Hayat canına tak etmişti sus dedi artık...

Böyle miydi gerçekten günlerdir bu saatlerde,

bir kenara pusup bunu düşünür oldum.

Üryan bir mahzen gibi geliyor bu küçücük oda bana

Daha dün adım kadar emin olduğum ne sözlerim kaldı tutamadığım diyorum

Daha düne kadar yetiştiremem dediğim ne çok işim kaldı arkasından koştuğum

şimdi ise oturarak arkalarından baktığım

Nerede kaldı telaşlarım...


“Hayat; bembeyaz bir sayfadan ibaretti,

yola çıktığım zaman“ demeyecek mi?

“Kendi yüküm kendime ağır, yaşayanların elinde ziyan oldum “ demeyecek mi?

Korkarım o bizden hesap soracak

olamayan ve oldurmak istediğimiz bir düzmecede...

Kaçımız farkındayız, kaçımız farkında yaşayacağız bundan sonrasını.

Şimdi içimizi ısıtan gün ışığını gönderebilecek miyiz maille arkadaşlarımıza?

Sevgiyi hangi tuşlarla yollayacağız?

Doğayı, ıslak toprak kokusunu hangi ekranda çekeceğiz içimize?

Yaşamı monitörlerde aramaya başladığımızdan beri, yetti mi şimdi bize verilen yirmi dört saatler, bir pencere ardından...

Islah oldu mu kuru kalemlerle çizdiğimiz zavallı insanlık meraktayım...“