kuşlar,

avlayabilecekleri bir avuç lokma için gün boyu uçuşur

özgür olduklarını düşünür, imrenirim.

gri şehrin sıradanlığına kapılan yetişkinlerin buhranını

iki sokak ötede istop oynayan çocukların neşesini

irdeleyebilen şairler onlarmış gibi.

oysa ki kış bastırdığında,

güneş günden sıkılmaya başladığında

etrafta salınarak süzülmenin bir imtiyaz olduğunu fark eder onlar.


ben,

bulantılarına söz geçiremeyen bir tutsak

sıkıştığı kafesten kurtaracak tek kefaletin zaman olduğu gerçeğine sarılan

gece çöküp de başını yastığa koyduğunda

sıkıştığı zihninden gözyaşlarıyla kurtulan

müebbet yemiş bir mahpus.


hayatını göç etmeye adayan kuşlar,

hür olmadıkları için uçuyor.

hayatını biçare yaşayan ben,

acı çekmemek için uyutuyorum bedenimi.


ne kuşlar özgür, ne ben.