Günler haftaları, haftalar ayları kovalamış. Bir insan en fazla ne kadar kovalayabilir? Benliğini, geleceğini bir kenara atmak kolay mıdır? Her şey dünyayı ayaklarının altında döndürmek midir? Bu psikiyatrist her seferinde farklı renklerde reçeteler yazarken gördüğün sadece karaydı. Miligramlar arası dans, hata payın nedense çok az. Karalayıp attıkların, affedin onu ağaçlar. Ağaçların suçu yok, onun suçu yok. O yüzden eskisi kadar yazamıyor. Ağaçları yazma sebeplerinden daha çok seviyor. Göğsünden beynine çıkan zift. Yama yapılan bir asfaltın eski mıcırları siz değilsiniz, o. Yağmurlu havada ayağa takılan kaldırım taşı, insanların boş bakışları. Hata payı az olan bir insanın her hatası. Her sözü yalan olarak algılanan insan. Üzüldüğünde ses çıkartan ama çıkartmamakla suçlanan gariban. Uğruna mücadele ettiği insanlar tarafından umursamazlıkla suçlanan vefa dolu bir adem. Sabahları yarım saat boş yere yanan o sokak lambası. Sabahın tüyleri diken diken eden o esintinin getirdiği karın ağrısı. İlk oturulan o masadaki sandalyenin minderine dahi duyulan özlem. Psikozların tek sorumlusu belki de özlemdir. Çünkü özlemler gerçeklik algısını ortadan kaldırıp hayaller kurduruyor. Psikozlara özlem.