Ufku seyre durup da, anlamak ne mümkün

İçindeki ufuklara açılır mı gözler bir gün


Hey, ben kendime sesleniyorum adı insan

Yalan içinde boğulmaya dayanır mı bu vicdan


Taş gibi bir muhasebe bir orada ve bir burada

Anlamak içinse çabalar büsbütün hurda


Diline takılan kelamlar anca aşk ile kan

Sen şu hakikati aşkın güneşi altında bir yan


İçine çekip de bir nefes, vermeye bir ses

Muhasebesi şeytanın, gülmeleri ile nefes


Çayından bir yudum sıcağı ile bir ahenk

Soğuğa karşı bu mahluk bile ediyor cenk


Küller bile küllüğünde durup da haddinde

Sen, insan müsveddesi, nerede emanet kalbinde


Sabır taşı gibi dağınıkça beklesin seni yatağın

Dağınık bir şey, kendine yakıştırdığın tanımın


Kainat tutup da alkışlasın seni tüm güruhu ile

Hani o şanlı günden bir eser, mukaddesatı ile


Mukaddesat odası, içinde bir kenevir halkası

Emanete hıyanet, kesilmez ardı arkası


Aranan bir sual cevabında bin muhal

Sormaya korkup da içine mıhlı bir zuhal


Bu zuhali çevirip de bin muhale hey sersem

Sana o içindeki bekayı hele bir göstersem


Vehim ve hayalin arasında sıkışmış aklın

Hakikati özleyen bu akıl büsbütün şaşkın


Haydi kulak ver kainata yalvarıyor baksana

O şanlı güne açılan perdeye kulağını yasla


Göz kapaklarını yırtarcasına aç da hele bak

İçinden binlerce nazarı doğur da göğe tak


Kör kütük duruyorsun ey ahmak kokarca

Sana takılmış onca mücevheri yolarca


Sitem dolu adımlarla yükselse de bu ses

Kendini kale almayana yetmez binlerle ses


Bitmez sandığın nice vakalar bitti gitti

Kendine haykırdıkların bir mana olup tüydü gitti