Siktirip gidiyorum nihayet.


Kış kokusu var sadece aklımda.

Anlaşılamadığımı henüz fark etmediğim yaşlarım var.

Kendimi uyuşturamıyorum bile artık yeteri kadar. Ne kadar içersem yetmiyor gibi, tekelleri kalkındırdım ama kendim hala çöktüğüm yerdeyim.

Ama bazen böyle olur, değil mi?


Sıçıp batırırız, etrafımızda kim varsa hayal kırıklığına uğratır ve kaygan, çirkin bir kabuk öreriz.

Öyle değil midir herkeste?

Normali bu değil mi bunun?

Kanun değil mi bu yalnızlık, Harun Bey haksız mıyım?

Ne zaman ya*rraklara geldiğimi, karakterimin etrafı ve beni zehirleyen yanlarının güç kazandığını hissediyorum, o zaman kalkıp memlekete gitme huyum var. Garip. Bu refleksin sebebini sonradan anladım. İşin köküne dönmeye çalışıyorum çözmek için. Şu ana dek işe yaradı ama şimdiden sonrayı bilmiyorum, s*ik gibi birine dönüştüm çünkü. Mutlu hissedebilmenin ne olduğunu bilmediğim, ne istediğimden haberimin bile olmadığı bir durum. Kafasını ezmem lazım bu orospu çocuğunun.


Yanlış olanı anlamak için çocukken koştuğum kaldırıma bile bakıyorum bazen, anılarımı bir gözden geçiriyorum. İhtiyaç olduğunu düşündüğüm yönlerimi baştan yazıyorum. Kaçınılmaz olarak birilerine öfke kusuyorum, malum bitmiyor pek.


Ama bir şekilde geri döndüğümde daha durgun oluyorum. Yüzleşmem gerekenlerin bir parçasını daha oraya bıraktığım için hafifliyorum sanki. Böylece yük olmayı da bırakıyorum hayatına adım attığım herkese.

Orayı her düşündüğümde "Beni neyle baş başa bıraktığınıza bakın amına koyayım" diyorum istemsiz, bilinç akışına karışıyor öyle. Boktan bir şeye hayat vermiş, boktan bir hayat yaşatmışlar ve o boktan şey kendi düzelmeye kalkınca da ortaya ucube bir mental çıkmış.


Kimsenin, hiçbir şeyi doğru yapmadığı bir yerden çıkabilecek en keyifli yanlış çıkmış. Parıl parıl bir rezalet. Eğlenceli, gülmekten sıçmalı bir kaos.


Bundan sonra ne olacağını bilmiyorum ama yenilmeyeceğimi biliyorum.

İlham perisi çirkin olan sanat en güzelidir çünkü bence. Sonunda ortaya çıkan manzaraya değecek kıyametlerden umudumu hiç kesmedim.


Olan olmuş, dolan taşmış, bu küçük bok tek başına kalmış.

Büyüdüğüm mahalleye gidince bir kaldırımda oturmuş ağlarken bulacağım, biliyorum.

Sevmese bile yine pembe giydirmişler, şerit şerit bir atlet var üstünde rengarenk.

Tutacağım elinden.

Diyeceğim ki "Hadi 30 cm'lik sosyopat cücem, bir şeyleri sıfırdan yapacağız şimdi. Ne yaptığımızı sadece biz bileceğiz. Sil sümüklerini."


Bunlarla yaşamak zorunda olmaktan kurtaracağım seni. Benim düşündüğüm hiçbir şeyi düşünmen, hiçbir şeye şahit olman, hiçbir şeyle baş etmen gerekmeyecek. Hiç değer vermeyecek, görmeyecek, hiç aşık olmayacaksın.


Bu kadar zor olacağını bilmiyordun, evet. Kimse uyarmadı, kimse el uzatmadı, kendin de beceremedin. Farkındayım.

Halledeceğiz.

Ya halledecek, ya yok edeceğiz.

İkisi de herkesin iyiliği için.