Kadehlerimizi tokuşturuyorduk, "Halil, çok mutluyum biliyor musun?"

Hafif tebessüm ile "Çok sevindim." dedim

Ellerim öylece omuzlarını okşayıp saçlarım kollarına değerken dudaklarını bulmaya çalışıyor ve bir öpücük... Bir öpücük daha... Bir tane de boynuna.

Halil ellerimden tutup "Hadi biraz otur, çok yoruldun bugün." diyordu.

"Seni sevmek beni yormuyor ama." deyip Halil'in başını iki kolumun arasına alıyor; onu çok kez, çok kez seviyordum. O da beni öpüyor dudaklarımdan göğsüme kadar öpücüklere boğuyordu. Bir şelale gibi durmaksızın üzerime aksın, beni yeşertsin, büyütsün beni, alsın, kaybetsin istiyordum. Bedenim masanın bir köşesinde mum gibi eriyordu. Halil, ateşi aldığımdı; ateşi büyüttüğümdü.

Bir anda durdu. "Özür dilerim Sevim."

Şaşkın gözlerimle "İyi misin?" diye sordum.

"Sadece bilmiyorum. Pek iyi değilim bugün sanırım."

"Ne oldu Halil?"

"Yasemin Hanım’la konuştuklarımız, yani sanırım eskilere götürdü beni..."

"Sorun değil Halil, sen yeter ki iyi ol. sigara içer misin?"

"Olur."


Bir hafta sonra...


"Halil, geç kalacağız hadi."

"Sevim, benim bir yere kadar gitmem gerekli."

"Nereye Halil?"

"Sen geç, ben de sonra geleceğim."

"Peki, tamam."


Mine, "Sevim Hanım, Yasemin Hanım sizi bekliyor, buyrun." dedi.

"Merhaba Sevim Hanım, nasılsınız?"

"İyiyim, siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim. Halil Bey’le aranız nasıl? Herhangi farklı bir durum var mı?"

"Ben iyi hissediyorum. Onun iyileşeceğine olan inancım beni güçlü yapıyor. En son sizinle geçen konuşmasından bayağı etkilenmiş sanırım. Bana biraz uzak geldi, belki de yalnız kalmak istiyor diye çok üzerine gitmiyorum. Olabildiğince çözüm odaklı davranmaya çalışıyorum."

"Böyle düşünmenize çok sevindim. Sizin varlığınızı hissetmesi çok önemli, olabildiğince anlayışlı olmak lazım."

"Bugün birlikte gelecektik ama ben önceden gelmek durumunda kaldım. Sanırım bir yere uğraması lazımmış."

"Evet. Beni bir arkadaşıyla tanıştırmasını istedim."

"Öyle mi, bana söylemedi, kim ki arkadaşı?"

"Sizi kahveye çağırdığı arkadaşı. Arkadaşı da müsait olursa eğer gelecekler."

"Hımm... Ben de merak ettim doğrusu."

Yasemin Hanım Sevim'in gözlerinde büyüyen merakı görüyor ve "Merak ediyorsunuz öyle değil mi?" diye soruyordu.

"Tabii. Belki de benim gözümden kaçmıştır diye düşünüyorum."

"Peki arkadaşından hiç bahsetti mi size?"

"Hayır, sadece adını sormuştum, söylemişti."

"Anladım. Peki siz nasıl hissediyorsunuz? Başka anlatmak istediğiniz bir şey var mı?"

"Aslında şu an tek merak ettiğim Halil'in arkadaşı."

"Hımm… Onu görünce ne hissedersiniz?"

"Mutluluk."

"Neden?"

"Sanırım onun iyi ve sağlıklı olmasına haksız olmayı tercih edebilirim. Yanlış anlamış olmayı isterim. Onun için mutlu olurum gerçekten iyi olduğu için."

"Sonuç ne olursa olsun Halil Bey’in yanında olmak ister misiniz?"

"Elbette."

"En son konuşmadan sonra aranız nasıldı?"

"Her şey iyi gibi ama içimde bir huzursuzluk var, niye, çözemedim. Sanırım bir şeylerle yüzleşmek bizi yoruyor ondan olabilir."

"Tabii, sonuçta belki de bire bir Halil Bey’e anlatamadığınız şekilde bana anlatıyorsunuz. Ama biz ikinizin aranızda olan iletişimi düzeltmeye ve daha şeffaf olmaya odaklı bir şekilde ilerlemeye çalışıyoruz."

"Evet, bunu fark ediyorum. Birbirimize daha açık davranmaya çabalıyoruz. Duygularımız ve düşüncelerimiz açısından."

"Buna çok sevindim Sevim Hanım."

"Teşekkür ederim Yasemin Hanım."

"Hoşça kalın, tekrar görüşmek dileğiyle."

"Siz de hoşça kalın."

Halil ile Sevim göz göze gelirler. Sevim içinden, "Arkadaşı müsait değildi herhalde." diye düşündü.

Mine, "Halil Bey buyurun, Yasemin Hanım sizi bekliyor."

Merdivenleri çıkarken Halil, yanında biri varmış gibi gülümseyerek hafif aşağı doğru bakıyordu. Sevim, dolu gözlerle Halil’e bakıp öylece ağlamaya başladı ve kapı kapandı, Halil içeri girdi.

"Merhaba Halil, nasılsın?"

"İyiyim, siz nasılsınız?"

"Ben de iyiyim. Sanırım arkadaşın müsait değildi."

"Hayır, geldi."

"Nerede? Ben göremedim de."

"Burada. yanımda duruyor.”

"Halil Bey, buyurun, oturun lütfen."

"Peki neden konuşmuyor benimle, bir fikriniz var mı?”

"Benden başka arkadaşı yok ve başka biriyle konuşmak istemiyor."

"Hımm, pekala. Siz nasılsınız? Sevim Hanım’la nasıl gidiyor?"

"İyi gidiyor işte; dediğim gibi, o mutlu olduğu için mutluyum."

"Sadece o mutlu diye mi mutlusunuz?"

"Elbette öyle."

"Ama hayat sadece birilerinin mutluluğundan ibaret değil ki. Bizim de bize ait mutluluklarımız olmalı. Buraya geldiğiniz için mutsuz musunuz mesela?"

"Bilmem, bunu düşünmedim pek. Aslında iyi geliyor gibi ama eski şeyleri hatırlıyorum galiba konuştukça."

"İyi gelmesine sevindim. Eski şeyler nedir?

"Annem, babam... Yalnız hissetmek ve tutunacak kimsenin olmayışı... Hatta birden şey bile düşündüm."

"Ne düşündünüz?"

"Bunu söylemekten utanıyorum biraz.

Tüm bu boşlukları doldurduğu için mi Sevim'i sevmiştim?"

"Öyle mi olmuştu? Sevim Hanım için çok güzel bir yaşam enerjisi olduğunu söylemiştiniz."

"Evet. Bilmiyorum, saçmaladım belki de."

"Halil Bey, ben sizi başka bir iş arkadaşıma yönlendireceğim. Orada size ilaç yazacaklar, ben bu ilaçları kendi sağlığınız için almanızı öneriyorum."

"Bu ilaçları içince her şey düzelecek mi?"

"Eğer siz de çaba gösterirseniz bu şekilde beraber ilerleyebiliriz."

"Pekala, tamam."

“Siz Savaş Bey'in yanına gidin. Ben de bir Sevim Hanım’la konuşacağım.”

”Sevim Hanım, ben birkaç ilaç yazması için arkadaşım Savaş’a yönlendirdim Halil Bey’i. Bu süreçte kendisinin üzerine gitmeyin. Olabildiğince yanında olmaya çalışın. Bu süreçte dirayetli olmanızı öneriyorum. İçinizdeki hassasiyetleri benimle paylaşabilirsiniz. Halil Bey’in ilaçlarını kullanması konusunda onu takip ediniz."

"Çok teşekkür ederim Yasemin Hanım."

"Rica ederim, herhangi aksi halde bana ulaşabilirsiniz. Hoşça kalın."