Sevim meraklı gözlerle Halil'e bakar.

"Nasıl geçti?"

"Bilmem... Senin nasıldı?"

"İyiydi, tatlı bir kadın birkaç soru sordu, ben de cevaplar verdim."

"Bana da birkaç soru sordu. Seninle alakalı olanlar da vardı. Seni, senden başkasına anlatmak tuhaftı sadece."

"Böylece birbirimize daha adil bir gözle bakabiliriz."

"Bu durumda adaleti sağlayacak Yasemin Hanım mı olacak? Yanlışa ve doğruya başka öylesine biri mi karar verecek? "

"Halil kaçmak için böyle şeyler söylüyorsun değil mi? Yasemin Hanım bir şey yapmayacak.Biz bir şeyleri anlattıkça doğruyu ya da yanlışı bulacağız."

"Kaçmıyorum. Sadece birbirimize anlatamadığımız şeyleri bir başkasıyla bu kadar rahat konuşmak zoruma gidiyor."

"Halil, lütfen müsaade et. Bazen böyle olur, en yakınınla çözemezsin. Çünkü bazen duygularından kaynaklı ona adil bakamazsın. Bu bizim için bir fırsat, birbirimize adil olabilmek için… Bizim bundan başka şansımız yok Halil, buraya bunu bilerek gel."

"Tamam."

"Biraz yürüyelim mi?"

"Olur."

"Bugün deniz çok dalgalı, sana benziyor."

"Nasıl yani?"

"İnsan izlemeye doyamıyor fakat sanki seni içine alıp yok edebilir gibi."

"Hımm demek öyle."

Hapşu. "Evet."

"Al bu hırkayı giy, hasta olacaksın."

"Burada oturalım mı?"

"Olur."

Bacakları bacaklarıma değdi ve elleri omuzumdan belime süzülüyordu. İki kolunu birleştirip bana sarıldı.

"Şimdi seni sevmek bin kez daha kolay oluyor Sevim. Öyle bir anda hiçbir şey yapmana gerek olmadan. Sadece durduğunda, oturduğunda, sarıldığımda..."

Ellerini çözüp, bir eliyle dudaklarıma dokunup "Seni öptüğümde. Her dakika ve anda... Seni sevmek hiç zor olmadı ki. Kolay, bilinen, alınma yazılandı. Kimliğim, adım gibiydi."

İnsanlar geçip gidiyordu, dalgalar çarpıyordu, martılar ötüyordu ve Halil her şeyi durdurup dudaklarıma kendini mühürlüyordu.

Aramız ısınmıştı ve bir haftaya boyunca aramızda bir soğukluk olmadan yaşamıştık.


Yasemin Hanım’la görüşme zamanımız gelip çatmıştı. Aşağıda bizi Mine karşılanmıştı, şu güleç kız işte.

"Bir şey içer misiniz?"

"Ben bir su alayım." demişti Halil.

"Teşekkür ederim, ben bir şey almayım."

"Sevim Hanım, ilk sizi alalım."

Merdivenler çıktım. Kapıyı açtığımda bu kez boynunda turuncu bir fular vardı.

"Hoş geldiniz Sevim Hanım. Nasılsınız?"

"İyiyim, teşekkür ederim. Siz nasılsınız?"

"İyiyim ben de. Sizi biraz daha iyi gördüm. Gözleriniz ışıl ışıl ve dudaklarınız hep tebessüm halinde. Çok güzel bir sebebi var mı?"

"Burası bize çok iyi geldi. Halil gayet normal, ilişkimiz... Onunla mutluyum."

"Çok sevindim."

"Uzun zaman sonra beni öptü, bende buna izin verdim. Ama bu sefer çok farklı hissettim."

"Halil beyle nasıl tanıştınız peki?"

"Halil İzmir'e çocukken gelmiş, on altı yaşında anne babası vefat etmiş. Çok zorluklar yaşamış, kardeş falan da yok yani, yakınlar desen umursamamış. Bu da buralara gelmiş işte ,çalışmış, çabalamış. Tabii ben çocukluğundan bilmem pek onu, bir kez anlatmıştı öyle, sonra geride kaldı deyince hiç açmadım konusunu. Ben onu yirmi üç yaşında bir kafede garsonluk yaparken tanıdım. Bir arkadaşımız vardı ortak, onun vesilesiyle görüşüyorduk birlikte. Sonra tek görüşmeye başladık, birbirimizi çok sevdik ama ailem istemedi bu seferde.

"Niçin istemediler?"

"Ne bileyim, maddi anlamda sanırım… Siyasi yönden de biraz aktiftir. Tabii iş değişti, Halil daha sonrasında siyasetten elini eteğini çekti. Bunları yapması biraz zaman alsa da en azından ailemi sevindiriyordu. Böylece zorda olsa ikna oldu ailem. Beni istediler, tabii o süreç de zor oldu. Halil'in kimsesi yok beni isteyecek. Niyazi diye bir abisini almış getirmişti. Ailemin istediği çoğu şeyi karşıladı ve onlara sonsuz saygı duydu.

Böylece evlendik ve iki buçuk yıldır evliyiz.

"Hım, evet, biraz zorlu olmuş... Bu süreçleri birbirinizle çok paylaşır mıydınız?

"Yani ben konuşmak istediğimde daha çok konuşurduk. Halil benim gibi değildir pek. "

"Nasıldır?"

"Yani çok takmaz kafasına. Sadece bir anda çok hissettim üzüldüğünü, o olayda da bir şey anlatamamıştı, aslında gözlerine hüzün çökmüştü. Ağlar gibi olmuştu ama ağlamamak için kendini tutmuştu. "

"Hangi olayda?"

"Beni istemeye geldiğinde... Bence kimsesiz hissetti o an."

"Böyle hissetmesi çok normal."

"Evet öyle elbette. "

"Pekala, haftaya tekrar görüşmek üzere Sevim Hanım. Sizi böyle neşeli görmek güzeldi. "

"Asıl ben teşekkür ederim."